Özal devrimi

Bu konuyu okuyanlar

amesfa

Müdavim
Emektar
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,863
Reaksiyon puanı
150
Puanları
63
Özal devrimi

YIL 1984; Türkiye’de telefon sahibi olmak büyük sorun; yıllarca sıra bekleniyor... Böyle bir ülkede ekonomi, ticaret, turizm, hele de dışa açılma başarılabilir mi?
İktidara yeni gelmiş olan Başbakan Turgut Özal, ocak ayında, PTT Genel Müdürü Emin Başer’den bir yılda sorunu çözmesini istiyor. Telefon sorun olmaktan çıkacak, telefon hatlarında bilgisayar iletişimi sağlanacak!
Emin Başer, “Yapabiliriz, teknik kapasitemiz var” diyor.

- Şimdiye kadar niye yapmadınız?

Başer üç engelin bulunduğunu anlatıyor: DPT’nin plan disiplini, Maliye’nin döviz ve kur talimatları, Ulaştırma Bakanlığı’nın yatırımlar konusundaki katı anlayışı...
Özal derhal bu üç kurumun bakanlarını telefonla arıyor; PTT Genel Müdürü Başer’in istediği inisiyatifin verilmesini söylüyor ve Başer’e de diyor ki:
- Emin Bey, bir yılda bu hedeflere ulaşamazsan seni görevden alırım; bunu da bil!
Ve Türkiye bu şekilde bir yıl içinde iletişim devrimini başarıyor!
Bugün telefon, bilgi iletişim ağı, dış ticaret, turizm gibi alanlarda nereye geldiysek, bunun temelinde iletişim devrimi vardır.

Temel değişimler

Türkiye’de devlet, zamanın hemen bütün devletleri gibi, kendi içinde sıkı hiyerarşi ve toplumu sıkı denetim altında tutma geleneğine sahiptir. Devletin kendi içinde kuruluşlara inisiyatif tanıması, dikeyden çok yatay ilişkilerin geliştirilmesi, toplum katında ise bireyin girişimine öncelik verilmesi, bizde Özal’la başladı.
Köycülük ağırlıklı politik anlayıştan şehircilik ağırlıklı politik anlayışa Özal’la geçtik. Daha önce “Çoban Sülü” anlayışı vardı; Rahşan Hanım şalvar giyip tarlada taş toplardı. Özal daha 1980 yılı içinde Başbakan Demirel’e verdiği raporda, Türkiye’deki yapısal değişime dikkat çekerek şehircilik politikalarına önem verilmesini istiyordu.
Türkiye, bütün geleneksel toplumlar gibi içe kapanık, dışa kuşkuyla bakan, ‘biz bize benzeriz’ diyen bir toplumdu. Dünyaya açılma, dünyalı olma, gelişmiş ülkelere benzeme kültürü Özal’la gelişti.
Siyasi hayatımızda kavramları çağdaşlaştırdı; piyasa ekonomisi, rekabet, AB süreci, liberal ekonomi, liberal demokrasi, küreselleşme gibi bugün sıkça kullandığımız kavramlar Özal’la dilimizde yaygınlık kazandı.

Üç devrim
Özal piyasa ekonomisine inanmış, çok iyi donanımlı bir teknisyen başbakan olarak ülkenin yönetimini üstlendi. Özal’ın 6 ay içinde yürürlüğe koyduğu kanun, kararname ve reformlarla, kendisinden sonra gelen başbakanların icraatı karşılaştırıldığında, Özal’ın nasıl hazırlıklı geldiği görülür.
Teknisyen Özal yolda yürüdükçe siyasi liberalizmin gerekliliğini de gördü.
Türkiye uzmanı ve dostu siyaset bilimci Dankwart A. Rustow, Türkiye’nin modernleşme sürecinde üç büyük devrim bulunduğunu yazar: Atatürk’ün milli devlet kurması, İnönü’nün demokrasiye geçiş kararı ve Özal’ın piyasa ekonomisi. (Prof. Metin Heper, İsmet İnönü, sf. 227)
Özal’ı eleştirerek iktidara gelenler Özal’ın temel politikalarını hiç değiştirmedi, çünkü bunlar çağın politikalarıydı.
Hataları?.. Elbette...
Bu kadar karmaşık bir reform sürecinde hatasız olunabilir mi? Ama Özal’ı hâlâ yaşatan ve yaşatacak olan, onun vizyonu ve temel politikalarıdır.
Vefatının 15. yılında saygı ve özlemle anıyorum.

Taha Akyol - Milliyet
 
Üst