TuningMert
Dekan
- Katılım
- 4 Ocak 2007
- Mesajlar
- 5,659
- Reaksiyon puanı
- 84
- Puanları
- 0
Evet arkadaşlar.içime dert oldu artık.paylaşayım dedim.ülke içinde herkez kuyusunu bulmuş içine düşürmeye çalışıyor.ilk olarak ergenliğin zirvesinde olan 17 yaşın altındaki çocuklar (16 dahil)lütfen sayfanın sağ üstteki X (çarpı) veya sol üstteki <- (Geri) butonuna basarak sayfadan çıkış yapınız.
Şimdi anlatacağım hikaye forumdaki birçok kişiye normal gelebilir fakat beni gerçekten etkilemiş durumda.Herşey bi telefonla başladı.İsmini vermek istemediğim (KK) bir otobüs firmasının en saygın şöförlerinden biri olarak işini sürdüren çok yakın bir arkadaşım beni telefonla aradı.Yanında yedek kaptan şöför bulunamdığı ve kendisinin hastalanıp hastahanede olduğunu bildirdi ve otobüsü İstanbul'a kadar götürmemi istedi.Ben firmanın hiçbir şekilde buna izin vermeyeceğini söyledim fakat yinede çağırdı.Neyse komşu şehrimiz Ankara'dan 19.99 YTL ücret ödeyerek bomboş olan bir uçakla hemen Antalyaya gittim.Otobüsün kalkış saati yaklaşıyordu.Kendisini buldum.hastahanede istina altında tutuluyordu.Anahtarı verdi otobüsü getirmemi söyledi.Kocaman otobüsü hastane bahçesine sokarak büyük bir kıroluk örneği gösterdim.Kendisi bana otobüsün tüm kontrollerini öğretti.Gece 12 den sonra yolcuları kıvama getirecek klima ayarını,ayak freni kullanmak yasak olduğu için Rötarder seviyesini.ve en önemlisi,Elektronik hız sabitleyici sistemini devre dışı bırakacak Key kartını ve şifresini verdi.Yalnız bir hatırlatma yaptı 200 km/h yi geçtiğim zaman tüm elektronik kontroller devreye gireceğinden otobüste bir silkelenme olabilirmiş.tamam dedim geçtim.artık otogardaydım.üstümde kaptan şöför gömleği simsiyah bir kumaş pantolon vardı.(bu kıyafeti biryerlerden hatırlıyorum ama...)Altımda ise agresif kullanımda 0-100 km hıza 7 saniyede ulaşan maksimum hızı saatte 260 kmh olan 12 ileri 2 geri v-16 640 hp lik bir otobüs vardı.Elimde ise sadece uğramam gereken yerleri gösteren özel navigasyon sistemi (ele gerek yok otobüstede var) yanımda halk dilinde peynir-motor denilen (aslında dahada başkada forumdaki bayan arkadaşları rahatsız etmemk için böyle dedim) her seferinde bana yaklaşmaya çalışan,artık evliyim diyerek işin içinen çıktığım cinsten bir hostes,önümde yaklaşık 20 saatlik ve 800 km lik yol vardı.Ve bu yolu tek şöför olarak gitmem lazımdı.Arkadaşım beni mutlaka polislerin durduracağını söyledi ve otobüsün ön kapının hemen yanındaki torpidoda mazot ücreti ve firmanın her otobüse koyduğu RÜŞVET PAYLARI vardı.evet yanlış duymadınız.Firmanın her otobüsde bulundurduğu RÜŞVET PAYLARI.Ve saatim gelmişti.arkamda 54 yolcu önümde 20 saatlik bir yol vardı.Artık gecenin karanlığı çökmüş otobüsümün Mİ-XENON farlarını yakmıştım.yolu masmavi aydınlatan bu far sistemi en dar virajda bile halı gibi aydınlatma sağlayarak otobüs güvenliğini en üst seviyeye taşımak içindi.180 kmh yi geçmemeye dikkat ederek ilerlediğim yolda arkadaşımın dediği olmuş,bir ekip beni durdurmuştu.polis takometre fişini istedi,hız sabitleyiciyi bloke ettiğim için doğal olarak takometreyi yazdıramadım.ben ne yapacağımı bilemediğim ve önümde 2 adet leş gibi bira kokan polis memurunun gözlerine öküz gibi baktığım anda hostes işin içine girdi ve polislere kahve ikram etti ardından polislerin İŞ PARASINI verdi.karşılıklı hayırlı yolculuklarlaştıktan sonra yola devam ettim.en yakın benzinlikte otobüsün deposunun birazının dolu olduğunu deponun hemen dolacağını umuyordum.18 dakika deponun fullenmesini bekledim.ardından tekrar yol.Türkiyenin en zorlu yolları olarak kabul edilen afyon-kütahya-bozüyük-bilecik yollarında gecenin karanlığında selektör şovlar eşliğinde devam ettim.ve sağ salim istanbula ulaşmıştım.işin aslını sonradan öğrendim.Meğer arkadaşımdan başka bir şöför bulmasını o Türkiyenin en seçkin otobüs firması sayılan firma istemiş.ve dahası bu işin sonunda firmanın cebime koyduğu para tam 2 Bin YTL(eski para ile 2 Milyar)ee şimdi ben bu parayı ne yapayım ne edeyim yoksa gülüp geçeyimmi...evet arkadaşlar bu işe tam şu laf oturur.Kim Kime Dum Duma.kim kime sokarsa hesabı.veya kimin eli kimin cebinde.yakın zamanda savcılığa başvurmayı düşnüyorum fakat arkadaşımın ve benim başıma bir iş gelecek diye korkuyorum...adamı vurur bile bunlar.
Şimdi anlatacağım hikaye forumdaki birçok kişiye normal gelebilir fakat beni gerçekten etkilemiş durumda.Herşey bi telefonla başladı.İsmini vermek istemediğim (KK) bir otobüs firmasının en saygın şöförlerinden biri olarak işini sürdüren çok yakın bir arkadaşım beni telefonla aradı.Yanında yedek kaptan şöför bulunamdığı ve kendisinin hastalanıp hastahanede olduğunu bildirdi ve otobüsü İstanbul'a kadar götürmemi istedi.Ben firmanın hiçbir şekilde buna izin vermeyeceğini söyledim fakat yinede çağırdı.Neyse komşu şehrimiz Ankara'dan 19.99 YTL ücret ödeyerek bomboş olan bir uçakla hemen Antalyaya gittim.Otobüsün kalkış saati yaklaşıyordu.Kendisini buldum.hastahanede istina altında tutuluyordu.Anahtarı verdi otobüsü getirmemi söyledi.Kocaman otobüsü hastane bahçesine sokarak büyük bir kıroluk örneği gösterdim.Kendisi bana otobüsün tüm kontrollerini öğretti.Gece 12 den sonra yolcuları kıvama getirecek klima ayarını,ayak freni kullanmak yasak olduğu için Rötarder seviyesini.ve en önemlisi,Elektronik hız sabitleyici sistemini devre dışı bırakacak Key kartını ve şifresini verdi.Yalnız bir hatırlatma yaptı 200 km/h yi geçtiğim zaman tüm elektronik kontroller devreye gireceğinden otobüste bir silkelenme olabilirmiş.tamam dedim geçtim.artık otogardaydım.üstümde kaptan şöför gömleği simsiyah bir kumaş pantolon vardı.(bu kıyafeti biryerlerden hatırlıyorum ama...)Altımda ise agresif kullanımda 0-100 km hıza 7 saniyede ulaşan maksimum hızı saatte 260 kmh olan 12 ileri 2 geri v-16 640 hp lik bir otobüs vardı.Elimde ise sadece uğramam gereken yerleri gösteren özel navigasyon sistemi (ele gerek yok otobüstede var) yanımda halk dilinde peynir-motor denilen (aslında dahada başkada forumdaki bayan arkadaşları rahatsız etmemk için böyle dedim) her seferinde bana yaklaşmaya çalışan,artık evliyim diyerek işin içinen çıktığım cinsten bir hostes,önümde yaklaşık 20 saatlik ve 800 km lik yol vardı.Ve bu yolu tek şöför olarak gitmem lazımdı.Arkadaşım beni mutlaka polislerin durduracağını söyledi ve otobüsün ön kapının hemen yanındaki torpidoda mazot ücreti ve firmanın her otobüse koyduğu RÜŞVET PAYLARI vardı.evet yanlış duymadınız.Firmanın her otobüsde bulundurduğu RÜŞVET PAYLARI.Ve saatim gelmişti.arkamda 54 yolcu önümde 20 saatlik bir yol vardı.Artık gecenin karanlığı çökmüş otobüsümün Mİ-XENON farlarını yakmıştım.yolu masmavi aydınlatan bu far sistemi en dar virajda bile halı gibi aydınlatma sağlayarak otobüs güvenliğini en üst seviyeye taşımak içindi.180 kmh yi geçmemeye dikkat ederek ilerlediğim yolda arkadaşımın dediği olmuş,bir ekip beni durdurmuştu.polis takometre fişini istedi,hız sabitleyiciyi bloke ettiğim için doğal olarak takometreyi yazdıramadım.ben ne yapacağımı bilemediğim ve önümde 2 adet leş gibi bira kokan polis memurunun gözlerine öküz gibi baktığım anda hostes işin içine girdi ve polislere kahve ikram etti ardından polislerin İŞ PARASINI verdi.karşılıklı hayırlı yolculuklarlaştıktan sonra yola devam ettim.en yakın benzinlikte otobüsün deposunun birazının dolu olduğunu deponun hemen dolacağını umuyordum.18 dakika deponun fullenmesini bekledim.ardından tekrar yol.Türkiyenin en zorlu yolları olarak kabul edilen afyon-kütahya-bozüyük-bilecik yollarında gecenin karanlığında selektör şovlar eşliğinde devam ettim.ve sağ salim istanbula ulaşmıştım.işin aslını sonradan öğrendim.Meğer arkadaşımdan başka bir şöför bulmasını o Türkiyenin en seçkin otobüs firması sayılan firma istemiş.ve dahası bu işin sonunda firmanın cebime koyduğu para tam 2 Bin YTL(eski para ile 2 Milyar)ee şimdi ben bu parayı ne yapayım ne edeyim yoksa gülüp geçeyimmi...evet arkadaşlar bu işe tam şu laf oturur.Kim Kime Dum Duma.kim kime sokarsa hesabı.veya kimin eli kimin cebinde.yakın zamanda savcılığa başvurmayı düşnüyorum fakat arkadaşımın ve benim başıma bir iş gelecek diye korkuyorum...adamı vurur bile bunlar.
