Hürriyet Atatürk'ü Sansürlemiş

Bu konuyu okuyanlar

Reallist

Müdavim
Katılım
7 Nisan 2008
Mesajlar
1,272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Evde internetten okuduğum Hadi Uluengin'in Gülen Cemaati'ne ait okullarla ilgili o çok hoş 'Zil nasıl çalıyor?' başlıklı yazısını bir daha -bu defa basılı nüshadan- okumaya kalktığımda bir şaşırdım, bir şaşırdım. Ünlü pop sosyolog yönetiminde çıkan Hürriyet söz konusu olduğu için hiç şaşırmamam gerekirdi aslında. Özellikle de, kovulan popüler yazarı “Yazılarımı sansürlediler” iddiasını mahkemeye sunmuşken...

Hürriyet'te bir zamanlar Emin Çölaşan için çalışan makas, o gidince dikkatini Hadi Uluengin'e çevirmiş demek ki...

Çölaşan'ın 1 Aralık 1999 tarihinde çıkan 'Enerji' başlıklı yazısı içindeki Mesut Yılmaz'ı çağrıştıran bölümler ayıklanarak yayımlanmıştı biliyorsunuz. Kayıtlara geçsin diye tarihiyle kaydediyorum: Hadi Uluengin'in 7 Mayıs 2008 tarihli yazısı da, içinde Mustafa Kemal ve Türk bayrağı geçen paragrafı bütünüyle atılarak, başka paragraflar da kuşa çevrilerek internete konuldu.

Hürriyet'in makası Mustafa Kemal Atatürk'e ters bakan biri olmalı...

Hadi Uluengin yazısının bir yerinde “Yukarıdaki Türk bayrağı ve Mustafa Kemal portresi bir yerinize mi batıyor?” diye soruyor. İnternet versiyonunda bu cümle bütünüyle çıkartılmış...

Bir başka yerde, “Bu nasıl bir takiyyedir ki, örneğin Endonezyalı öğrencilerin karşısına daha ilk andan itibaren Atatürk resmi konuluyor. Ana hat olarak da Türkiye'deki seküler eğitim uygulanıyor” diyor; Hürriyet'in makası, bu cümleyi, içindeki Atatürk resmi bölümünü atarak, “Bu nasıl bir takiyyedir ki, örneğin Endonezyalı öğrencilerin karşısına Türkiye'deki seküler eğitim çıkarılıyor” biçimine sokuyor...

Daha başka değişiklikler var da, içinde Atatürk'ün adı geçtiği için en önemli sansür bu ikisi...

Bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim: Emin Çölaşan için sansür makası yüzbinlerce okurun eline aldığı basılı nüshada uygulanmıştı, sansürsüz metne internetten ulaşabilmiştim; Hadi Uluengin ise internette sansür edilmiş... Yazıyı gazetede okuyanlar tam metni okumuş oldu, internetten ulaşanlar ise sansürlü metni...

Son zamanlarda CHP'li basında garip şeyler oluyor, bu da onlardan sadece biri...

Mesleğimizin medar-ı iftiharı gazete yöneticisinin dünkü yazısını okurken aklıma gazetenin son zamanlarda izlediği tuhaf çizgiyi anlamaya yarayabilecek bir soru yeniden takıldı: “Acaba gazetenin patronu ve yöneticisi Ergenekon soruşturması konusunda bir tedirginlik mi yaşıyor?” Öyle ya, yapılanmanın içerisinde yer aldığına dair güçlü karineler bulunan kişiler bile, “Bizim korkacak bir şeyimiz yok” çıkışında bulunurken, Hürriyet konuyu sessizlikle geçiştiriyor...

Sadece sessizlikle geçiştirse yine iyi, pop sosyologumuz, ara sıra münasebetsiz cümleler kuruyor; tıpkı mezarlıktan geçen çocuğun korkmadığını göstermek için ıslık çalması gibi...

Olli Rehn'e hitaben yazılmış yazıdaki 'Ergenekon' ile ilgili şu satırları okuyun da değindiğim nokta üzerinde bir düşünün bakalım: “O kişisel meseleymiş, emrinde istihbarat örgütü yokmuş ki nereden bilsinmiş, Avrupa Birliği o konuya giremezmiş. / Nedense iş kendi dünya görüşüne yakın birisine gelince, bu şahane Avrupa kriteri anında unutuluyor. / Karşılaşırsak ona şu soruyu da soracağım: / Emrinizde istihbarat örgütü olmadığına göre Ergenekon davası konusunda, bazı gazetelerde yazılanlar dışında ne biliyorsunuz? / Yoksa henüz Türk halkına gösterilmeyen iddianame daha önce size mi gösterildi? / Hangi Avrupa kriteri, bir temsilcisine; henüz iddianame aşamasına bile gelmemiş bir süreçle ilgili bu kadar kesin yargıya varma hakkı tanıyor? / Avrupa Birliği'nin bazı temsilcileri, bizim bilmediğimiz yeni kriterler mi 'yumurtluyor'?”

Pop sosyologumuz ara sıra gazeteci olduğunu hatırladığında meraklı kesilebiliyor; bunu son zamanlarda yazdığı 'dedikodu' başlıklı yazılarında bir hayli hissettirdi. Fakat meraklı turşucumuzun, Ergenekon söz konusu olduğunda merakının birden bire sönüvermesini nasıl yorumlayacağız? Katılmadığı bir yemekten sütununa sonradan tekzip gören 'dedikodular' taşıyabiliyor da, devletin güvenlik güçleriyle savcılarının aylar boyu üzerinde çalıştıkları bir yapılanma söz konusu olduğunda... Fısss! Merakı sönüveriyor.

İddianame mahkemeye sunulduğunda içinde neler yer alacak, elbette bilemem. Acaba birileri, Aydın Doğan'a, “Sizinle ve bizimle ilgili bazı iddialar da varmış efendim” türü bilgiler mi aktarıyor?

Neyse...

Hadi Uluengin'in yazısının makaslanması çok garibime gitti. CHP eğilimli bir gazetede Mustafa Kemal ve Atatürk sözcüklerine alerjisi olan bir makasın sansürleme işlemi yapıyor olması size de olağanüstü tuhaf gelmedi mi?

Taha Kıvanç
 
Üst