- Katılım
- 29 Haziran 2007
- Mesajlar
- 64,457
- Reaksiyon puanı
- 527
- Puanları
- 0
Gönülden anlayan, salihlerden, derinlikli ve bilge bir misafirim ile oturuyorduk. Çok değer verdiğim, bir zamanlar ihsanını görüp nimetiyle perverde olduğum, mevki makam sahibi bir dost da apansız ziyaretime gelivermişti.
İzzet ü ikram, sohbet-i kiram derken üçümüz, üç saat kadar ortak dostluktan lezzet aldık, dimağımıza işledi. Dostumu uğurladıktan sonra misafirime biraz ondan bahsettim. Sevgim ve minnetdarlığım sözlerime de yansımış olmalı ki kalb gözüyle gören misafirim şöyle dedi:
Medhiyenin bu derecesi, sözlerin bu denli mübalağası ancak peygamberlere veya Allahın veli kullarına layıktır. Nur için söylenecek cümleleri toprak için söylememelisiniz!
Nur derken peygamberlerin ve evliyanın Hakkın nuru olduklarını ve toprak derken de sıradan insanları kast ettiğini biliyordum.
Dedim: Kişinin mahluka yönelttiği bütün övgüler hakikatte Allaha ve kudretine değil midir?
Dedi: Eğer kişi doğrulardan ise azdır bile, hatta yüz binde birdir. Amma Hakkın nurundan uzak olanlar için yalnızca mübalağa ve yalandır.
Dedim: Yoksa sen benim dostumu içi hırs ve kin ile dolu, gaflet şarabıyla sarhoş, ehl-i dünya ile karıştırmış olmayasın? O ki zahirde seninle benimledir ama batında Huda ile aşkbazlık eder.
Dedi: Eğer dediğiniz gibi ise Hakkın nurunu övmek bizzat Hakkı övmek sayıldığından sözüm yoktur. İlla ki övenin gözü neye bakarsa onu över. Maddesine bakarsa manasından uzak övgüler sıralar. Bu durumda övenin de, övülenin de, hatta bizzat övgünün de değeri saman çöpünü geçmez.
İçimi yokladım. Dostumun iyiliklerini yeniden hatırladım. Misafirimin beni ve onu bir saman çöpü derekesine indirmesi sinirime dokundu.
Dedim: Biz onu medhettikse körü körüne medhetmedik. Onun kalbinde ve ruhunda öyle güneşler doğar ki ışığı yurdun dört bir yanındaki sinelerde parlamaktadır. Onun himmetleri sayesinde öyle bir altın nesil yetişmiştir ki her biri canlara ve gönüllere hükmeder!
Dedi: Kızmayınız, insanlardaki nur bizzat Haktan gelir. Nuru olmayan mal, mülk, servet, para, bilgi hep boştur. Kendi nurundan gafil olan kişi, yüce sanatkarın sanatını anlayamaz. Gözleri yalnızca cisimleri görür ve maddeye bağlanıp kalır. Oysa insan ona derler ki nazarında nurdan başkası yoktur.
Dedim: Kendini gizleyen öyle seçkin yiğitler tanırım ki
Cümlemi tamamlayan kelimeleri o dedi: Hani bulut altında saklanan ay gibi
Dedim: Zerrede güneş, katrede umman gizler gibi
Dedi: Gözlüyü gözsüzden ayıran gözler gibi
Dedim:
Dedi:
Berceste
Ey hâce tutuldu nefesin kabre de girdin
Bu âleme sığmam der idin şimdi ne dersin
Samî (ö. 1733)
A efendi! Sonunda nefesin tutuldu ve kabre de girdin. Evvelce Bu âleme sığmam! diye böbürlenerek geziyordun; (merak ediyorum, acaba) şimdi (içinde bulunduğun hâle) ne diyorsun?!..
VAR SAYALIM Kİ...
Dünyada yaptığımız şeylerin ölülerimiz tarafından bilindiğini var sayın. Dünyadan göçmüş ruhların bir yerden bizi izlediklerini veya meleklerin onlara bizim yaptıklarımızı haber verdiklerini düşünün. Eğer güzel ve hayırlı bir şeyler yapmışsak mesele yok, hatta ölenlerimizin ruhlarını sevindirdiğimiz için biz de mutlu olabiliriz. İyi de, çirkin, kötü ve hayırsız amellerimizin, söz gelimi ölen annemize veya babamıza, teyze ve halalarımıza, dünyadan göçmüş yakın dostlarımıza, bilemediniz sevgilimize, hatta Sevgililer Sevgilisine gösterildiğini, anlatıldığını, malum edildiğini bir düşünün. Güzel amellerimiz ile bir bir takdir alırken kötü amellerle sakın başımız yere eğilivermesin
Dikkat!.. İyi veya kötü, yaptığımız şeylerin ölülerimize bildirildiğine dair hadis-i şerifler mevcuttur. Bu hadislerden biri okunduğu vakit ashab-ı kiramın seçkinlerinden Ebüd-Derda Hazretleri şöyle yakarmış:
Rabbim! Ben Sana sığındım o amelden ki yarın huzur-ı azametinde mahşer halkının içinde ve bilhassa Peygamberimizin ve peygamberlerin, ashab-ı kiramın ve bilhassa yakın dostum Abdullah b. Revahanın önünde beni mahcup etmenden zat-ı uluhiyyetine sığınıyorum!
Şimdi düşünme vakti!
En yakın arkadaşlarımıza, dostlarımıza, sevdiklerimize karşı utanç içinde, yüzlerine bakamayacak durumda olmayı ister miyiz? Eğer istemiyorsak, sevdiğimiz ölülere izah edemeyeceğimiz işlerimizi gözden geçirme vaktidir. Hatta belki dualarımız arasına bir cümle daha ilave etme vaktidir:
Ölülerimizi kötü amellerimizle rüsvay ve mahcup etmekten koru bizi Allahım!..
İskender Pala / Zaman
İzzet ü ikram, sohbet-i kiram derken üçümüz, üç saat kadar ortak dostluktan lezzet aldık, dimağımıza işledi. Dostumu uğurladıktan sonra misafirime biraz ondan bahsettim. Sevgim ve minnetdarlığım sözlerime de yansımış olmalı ki kalb gözüyle gören misafirim şöyle dedi:
Medhiyenin bu derecesi, sözlerin bu denli mübalağası ancak peygamberlere veya Allahın veli kullarına layıktır. Nur için söylenecek cümleleri toprak için söylememelisiniz!
Nur derken peygamberlerin ve evliyanın Hakkın nuru olduklarını ve toprak derken de sıradan insanları kast ettiğini biliyordum.
Dedim: Kişinin mahluka yönelttiği bütün övgüler hakikatte Allaha ve kudretine değil midir?
Dedi: Eğer kişi doğrulardan ise azdır bile, hatta yüz binde birdir. Amma Hakkın nurundan uzak olanlar için yalnızca mübalağa ve yalandır.
Dedim: Yoksa sen benim dostumu içi hırs ve kin ile dolu, gaflet şarabıyla sarhoş, ehl-i dünya ile karıştırmış olmayasın? O ki zahirde seninle benimledir ama batında Huda ile aşkbazlık eder.
Dedi: Eğer dediğiniz gibi ise Hakkın nurunu övmek bizzat Hakkı övmek sayıldığından sözüm yoktur. İlla ki övenin gözü neye bakarsa onu över. Maddesine bakarsa manasından uzak övgüler sıralar. Bu durumda övenin de, övülenin de, hatta bizzat övgünün de değeri saman çöpünü geçmez.
İçimi yokladım. Dostumun iyiliklerini yeniden hatırladım. Misafirimin beni ve onu bir saman çöpü derekesine indirmesi sinirime dokundu.
Dedim: Biz onu medhettikse körü körüne medhetmedik. Onun kalbinde ve ruhunda öyle güneşler doğar ki ışığı yurdun dört bir yanındaki sinelerde parlamaktadır. Onun himmetleri sayesinde öyle bir altın nesil yetişmiştir ki her biri canlara ve gönüllere hükmeder!
Dedi: Kızmayınız, insanlardaki nur bizzat Haktan gelir. Nuru olmayan mal, mülk, servet, para, bilgi hep boştur. Kendi nurundan gafil olan kişi, yüce sanatkarın sanatını anlayamaz. Gözleri yalnızca cisimleri görür ve maddeye bağlanıp kalır. Oysa insan ona derler ki nazarında nurdan başkası yoktur.
Dedim: Kendini gizleyen öyle seçkin yiğitler tanırım ki
Cümlemi tamamlayan kelimeleri o dedi: Hani bulut altında saklanan ay gibi
Dedim: Zerrede güneş, katrede umman gizler gibi
Dedi: Gözlüyü gözsüzden ayıran gözler gibi
Dedim:
Dedi:
Berceste
Ey hâce tutuldu nefesin kabre de girdin
Bu âleme sığmam der idin şimdi ne dersin
Samî (ö. 1733)
A efendi! Sonunda nefesin tutuldu ve kabre de girdin. Evvelce Bu âleme sığmam! diye böbürlenerek geziyordun; (merak ediyorum, acaba) şimdi (içinde bulunduğun hâle) ne diyorsun?!..
VAR SAYALIM Kİ...
Dünyada yaptığımız şeylerin ölülerimiz tarafından bilindiğini var sayın. Dünyadan göçmüş ruhların bir yerden bizi izlediklerini veya meleklerin onlara bizim yaptıklarımızı haber verdiklerini düşünün. Eğer güzel ve hayırlı bir şeyler yapmışsak mesele yok, hatta ölenlerimizin ruhlarını sevindirdiğimiz için biz de mutlu olabiliriz. İyi de, çirkin, kötü ve hayırsız amellerimizin, söz gelimi ölen annemize veya babamıza, teyze ve halalarımıza, dünyadan göçmüş yakın dostlarımıza, bilemediniz sevgilimize, hatta Sevgililer Sevgilisine gösterildiğini, anlatıldığını, malum edildiğini bir düşünün. Güzel amellerimiz ile bir bir takdir alırken kötü amellerle sakın başımız yere eğilivermesin
Dikkat!.. İyi veya kötü, yaptığımız şeylerin ölülerimize bildirildiğine dair hadis-i şerifler mevcuttur. Bu hadislerden biri okunduğu vakit ashab-ı kiramın seçkinlerinden Ebüd-Derda Hazretleri şöyle yakarmış:
Rabbim! Ben Sana sığındım o amelden ki yarın huzur-ı azametinde mahşer halkının içinde ve bilhassa Peygamberimizin ve peygamberlerin, ashab-ı kiramın ve bilhassa yakın dostum Abdullah b. Revahanın önünde beni mahcup etmenden zat-ı uluhiyyetine sığınıyorum!
Şimdi düşünme vakti!
En yakın arkadaşlarımıza, dostlarımıza, sevdiklerimize karşı utanç içinde, yüzlerine bakamayacak durumda olmayı ister miyiz? Eğer istemiyorsak, sevdiğimiz ölülere izah edemeyeceğimiz işlerimizi gözden geçirme vaktidir. Hatta belki dualarımız arasına bir cümle daha ilave etme vaktidir:
Ölülerimizi kötü amellerimizle rüsvay ve mahcup etmekten koru bizi Allahım!..
İskender Pala / Zaman