- İlk olarak cuma namazının başında dört rekat sünnet kılıyoruz değil mi?.. Buna, cumanın ilk sünneti, diyoruz.
-Bundan sonra imam efendi hutbeye çıkıyor, gereken konuşmasını yaptıktan sonra inerek mihraba geçiyor, birlikte cumanın farzını kılıyoruz. Buna da, cumanın iki rekat farzı diyoruz...
-Bundan sonra ise dört rekat sünnet daha kılıyoruz. Buna da, cumanın son sünneti diyoruz... Böylece ne yapmış oluyoruz?
-Başta dört rekat cumanın ilk sünneti, ortasında iki rekat cumanın farzı, sonunda da yine dört rekat cumanın son sünnetini kılıyor, cuma namazını sünnetleriyle birlikte kılmış oluyor, vaktin ibadetini sünnetleriyle birlikte eda etmiş olmanın huzurunu duyuyoruz.. değil mi?
Bundan sonra ise, isteyenler çıkıp gidebiliyorlar. İstemeyenler de kalıp geçmişte kılamadıkları bir öğle namazı (zuhr-u âhir) ile bir sabah namazı kazası kılıyorlar.
Nasıl bir niyetle kılıyorlar bu namazları, bir de ona bakalım isterseniz:
Herkesin ifadeleri farklı olsa da aşağı yukarı niyetlerini şöyle yapıyorlar:
-Niyet ettim vaktinde kılamadığım en son öğle namazının (zuhr-u âhirin) farzını kılmaya. Bundan sonra iki rekat da sabah namazı kaza etmeye niyet ediyorsa buna da:
-Niyet ettim vaktinde kılamadığım en son sabah namazının farzını kılmaya.. diyerek iki tane de kaza namazı kılmış olmanın huzurunu duyuyorlar.
Ancak cumadan sonra kılınan bu ilave namazların karışıklığa sebep olduğunu söyleyenler de diyorlar ki:
- İşin başında cuma namazından sonra kılınan böyle bir ilave namaz yoktu. Öyle ise şimdi de olmamalıdır. Cumadan sonra fazladan kılınan bu namazlar, cumanın sahih olmadığı yolunda bir şüphe meydana getiriyor! Ayrıca cuma namazını uzunmuş gibi gösterdiğinden cumadan tümüyle vazgeçmelere de sebep olabiliyor...
Bu görüşü yerinde bulanlar, cumadan sonra çıkıp gidiyorlar, kimse onlara “Neden âhir zuhurla iki rekat sabah namazı kazası kılmadan gidiyorsunuz?” demiyor. Dememeliler de. Onlar da kaza kılanlara, “Neden ilave olarak kaza namazı kılıyorsunuz?” dememeliler. Çünkü namazı terk ettirmek bir başarı değildir. Ama namazı kıldırmak bir başarıdır.
Burada akla gelen endişe, Rabb’imizin bize ‘cuma namazından sonra neden fazladan namaz kıldınız?’ diye sorması endişesidir. Bu sorunun muhatabı olmayı göze almak mümkündür. Ama ‘neden öğle, sabah namazı borcuyla huzuruma geldiniz?’ sorusunu muhatabı olmayı göze almak kolay değildir...
Burada şunu bir daha tekrar etmiş olayım. Bir kafa karıştıran da ben olmak istemem. İsteyen cumadan sonra çıkıp gider, istemeyen de kalıp kaza namazı kılar.
Kadınlar Cuma Namazı Kılabilirler Mi ?
Cuma namazının farziyyetiyle ilgili ayetin (Cum’a, 62/9) kadın ve erkekleri içeren umumi hükmü sünnetle tahsis edildiği için, cuma namazı ile sadece hür, mukim ve (cuma namazına katılmaya engel olacak derecede hasta ve yaşlı olmayan) sağlıklı erkek Müslümanlar mükelleftir. Nitekim ayetin umumi hükmünden hür, mukim ve sağlıklı olmayanlara da cuma namazının farz olduğu anlaşılmakta ise de, ayetin hükmü bu yönden de tahsis edilmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifte, "Hürriyetine sahip olmayan köle, kadın, çocuk ve hasta müstesna olmak üzere, cemaatle cuma namazı kılmak, her müslüman üzerinde vacip bir haktır." (Ebu Davud, Salat, 168, Hadis No:1O67; Beyhekı, III, 172) buyurulmuştur. Bu itibarla kadınlar cuma namazı ile yükümlü değildir. Cuma namazının kadınlara farz olmadığı konusunda icma vardır. Asr-ı saadetten beri hiçbir İslam müçtehit ve alimi bunun aksini söylememiş, bütün İslam ülkelerinde, her dönemde uygulama da böylece devam ede gelmiştir.
Vakıa, cuma ve bayram namazları ile yükümlü olmadıkları halde kadınlar isterlerse bu namazlara katılabilirler. Bu takdirde, kendisine cuma namazı farz olmayan (mesela dinen misafir sayılan) bir kişinin cuma namazını kıldığında o günkü öğle namazını kılmasına gerek olmadığı gibi, cuma namazına katılan kadınların da ayrıca öğle namazını kılmaları gerekmez. Nitekim günümüzde beş vakit namazda ve özellikle teravihte olduğu gibi, gerek asr-ı saadette, gerek sonraki dönelerde kadınlardan çok sayıda cuma ve bayram namazlarına katılanlar olmuştur. Ancak ne Hz. Peygamber (s.a.) döneminde ne de müteakip asırlarda beş vakit namazla mükellef kadınların tamamının cuma ve bayram namazlarına katıldığı sabit değildir. Günümüzde de isteyen hanımların cami adabına uyarak camilerin kendilerine ayrılan bölümlerinde, cuma ve bayram namazı kılmalarında hiçbir sakınca yoktur
Kaynak 1
Kaynak 2
-Bundan sonra imam efendi hutbeye çıkıyor, gereken konuşmasını yaptıktan sonra inerek mihraba geçiyor, birlikte cumanın farzını kılıyoruz. Buna da, cumanın iki rekat farzı diyoruz...
-Bundan sonra ise dört rekat sünnet daha kılıyoruz. Buna da, cumanın son sünneti diyoruz... Böylece ne yapmış oluyoruz?
-Başta dört rekat cumanın ilk sünneti, ortasında iki rekat cumanın farzı, sonunda da yine dört rekat cumanın son sünnetini kılıyor, cuma namazını sünnetleriyle birlikte kılmış oluyor, vaktin ibadetini sünnetleriyle birlikte eda etmiş olmanın huzurunu duyuyoruz.. değil mi?
Bundan sonra ise, isteyenler çıkıp gidebiliyorlar. İstemeyenler de kalıp geçmişte kılamadıkları bir öğle namazı (zuhr-u âhir) ile bir sabah namazı kazası kılıyorlar.
Nasıl bir niyetle kılıyorlar bu namazları, bir de ona bakalım isterseniz:
Herkesin ifadeleri farklı olsa da aşağı yukarı niyetlerini şöyle yapıyorlar:
-Niyet ettim vaktinde kılamadığım en son öğle namazının (zuhr-u âhirin) farzını kılmaya. Bundan sonra iki rekat da sabah namazı kaza etmeye niyet ediyorsa buna da:
-Niyet ettim vaktinde kılamadığım en son sabah namazının farzını kılmaya.. diyerek iki tane de kaza namazı kılmış olmanın huzurunu duyuyorlar.
Ancak cumadan sonra kılınan bu ilave namazların karışıklığa sebep olduğunu söyleyenler de diyorlar ki:
- İşin başında cuma namazından sonra kılınan böyle bir ilave namaz yoktu. Öyle ise şimdi de olmamalıdır. Cumadan sonra fazladan kılınan bu namazlar, cumanın sahih olmadığı yolunda bir şüphe meydana getiriyor! Ayrıca cuma namazını uzunmuş gibi gösterdiğinden cumadan tümüyle vazgeçmelere de sebep olabiliyor...
Bu görüşü yerinde bulanlar, cumadan sonra çıkıp gidiyorlar, kimse onlara “Neden âhir zuhurla iki rekat sabah namazı kazası kılmadan gidiyorsunuz?” demiyor. Dememeliler de. Onlar da kaza kılanlara, “Neden ilave olarak kaza namazı kılıyorsunuz?” dememeliler. Çünkü namazı terk ettirmek bir başarı değildir. Ama namazı kıldırmak bir başarıdır.
Burada akla gelen endişe, Rabb’imizin bize ‘cuma namazından sonra neden fazladan namaz kıldınız?’ diye sorması endişesidir. Bu sorunun muhatabı olmayı göze almak mümkündür. Ama ‘neden öğle, sabah namazı borcuyla huzuruma geldiniz?’ sorusunu muhatabı olmayı göze almak kolay değildir...
Burada şunu bir daha tekrar etmiş olayım. Bir kafa karıştıran da ben olmak istemem. İsteyen cumadan sonra çıkıp gider, istemeyen de kalıp kaza namazı kılar.
Kadınlar Cuma Namazı Kılabilirler Mi ?
Cuma namazının farziyyetiyle ilgili ayetin (Cum’a, 62/9) kadın ve erkekleri içeren umumi hükmü sünnetle tahsis edildiği için, cuma namazı ile sadece hür, mukim ve (cuma namazına katılmaya engel olacak derecede hasta ve yaşlı olmayan) sağlıklı erkek Müslümanlar mükelleftir. Nitekim ayetin umumi hükmünden hür, mukim ve sağlıklı olmayanlara da cuma namazının farz olduğu anlaşılmakta ise de, ayetin hükmü bu yönden de tahsis edilmiştir. Nitekim bir hadis-i şerifte, "Hürriyetine sahip olmayan köle, kadın, çocuk ve hasta müstesna olmak üzere, cemaatle cuma namazı kılmak, her müslüman üzerinde vacip bir haktır." (Ebu Davud, Salat, 168, Hadis No:1O67; Beyhekı, III, 172) buyurulmuştur. Bu itibarla kadınlar cuma namazı ile yükümlü değildir. Cuma namazının kadınlara farz olmadığı konusunda icma vardır. Asr-ı saadetten beri hiçbir İslam müçtehit ve alimi bunun aksini söylememiş, bütün İslam ülkelerinde, her dönemde uygulama da böylece devam ede gelmiştir.
Vakıa, cuma ve bayram namazları ile yükümlü olmadıkları halde kadınlar isterlerse bu namazlara katılabilirler. Bu takdirde, kendisine cuma namazı farz olmayan (mesela dinen misafir sayılan) bir kişinin cuma namazını kıldığında o günkü öğle namazını kılmasına gerek olmadığı gibi, cuma namazına katılan kadınların da ayrıca öğle namazını kılmaları gerekmez. Nitekim günümüzde beş vakit namazda ve özellikle teravihte olduğu gibi, gerek asr-ı saadette, gerek sonraki dönelerde kadınlardan çok sayıda cuma ve bayram namazlarına katılanlar olmuştur. Ancak ne Hz. Peygamber (s.a.) döneminde ne de müteakip asırlarda beş vakit namazla mükellef kadınların tamamının cuma ve bayram namazlarına katıldığı sabit değildir. Günümüzde de isteyen hanımların cami adabına uyarak camilerin kendilerine ayrılan bölümlerinde, cuma ve bayram namazı kılmalarında hiçbir sakınca yoktur
Kaynak 1
Kaynak 2