Bütün hayatı tek bir insanda görebiliriz bazen - Sanem Altan

Bu konuyu okuyanlar

deatmania

Rektör
Katılım
30 Ekim 2009
Mesajlar
12,999
Reaksiyon puanı
62
Puanları
48
Kapısını vurdum.

Aralık kapıdan başımı içeri doğru uzattım usulca, gözleriyle karşılaştım. Gülerek içeri girdim…

Ve kaldığımız yerden devam eder gibi konuşmaya başladık.

Zaten konuşuyormuşuz da ben bir bardak su almaya gitmişim gibi…

Dedem, 86 yaşında.

‘Gittikçe çocukluk anılarımı daha sık hatırlıyorum, yaşlandıkça çocuklaştı denir ya bu yüzden,ilk kayıtlar zedelenmeden berrak kalıyor hafızada’ dedi.

Böyle ihtiyarlıktan söz edince dayanamayıp güldüm… Çünkü ihtiyarlıktan bahseden adam bu cümleyi söylemeden önce bana etkileyici bir enerjiyle hayat ve siyaset hakkında şunları anlatıyordu;

“Bizim gibi daha gelişimini tamamlayamamış toplumlarda tek önemli şey siyasettir, neden? Çünkü kendimiz hakkında yalan söylemek zorundayız…”

İnsanlık tarihinin başlangıcındaki büyük değişimi kısaca özetliyordu.

“Doğduğunda hemen yürüyemeyen tek canlı insan… Herşey insanın ayağa kalkmasıyla değişti… Bütün beden yapısı değişti… Kadınlar daha erken doğum yapmaya başladı, çocukları yürüyemedi, onlara bakmak zorunda kaldılar, erkeğin getireceği yiyeceğe mahkum oldular, kadın erkek ilişkileri değişti…Hayvana benzeyen ,doğaya uygun yaşam değişti… Ve hayvanınkine benzeyen vahşi yaşamdan uzaklaşmaya başladı insan…Düşünmeye başladı.”

İnsan ve özgürlük kavramları arasındaki ilişkiye de değindi arada.

“Özgür olmanın çok zor olduğunu anladı insan… Özgür olmak insan için çok zordur… Güven ihtiyacı doğdu… Hayat, hukuk, devlet, toplum bilinci işte bu özgürlükle güven arasında kendiliğinden ortaya çıktı, zorunluluktan…”

Sonra durdu ‘güzel yazılar yazıyorsun ama canın sıkkın senin,yazılardan anlıyorum, niye’ dedi.

‘Bana söylediğin herşey doğruymuş çünkü’ dedim yine gülerek…

Bu sefer o güldü.

“Bana bak” dedi,“sevdiğin işi yapıyor musun, sevdiğin insanla yaşıyor musun? Budur işte hayat… Gerisi birikim meselesidir…”

Sonra ailenin diğer erkeklerinden Ahmet ve Kerem Altan da bize katıldı, birlikte maçı seyrettik.

Maçı seyrederken sadece onu düşündüm… Ona baktım…

Onu seyrettim hatta çoğu zaman…

Onun şakalarına kahkalarla güldüm.

“Sık sık hatırlıyorum”dediği çocukluğunu düşündüm…

Eve döner dönmez, Kavak Yelleri ve Kasırgalar’ı buldum kitaplıktan… Çocukluğunu anlattığı o çok sevdiğim kitabı…

Rastgele bir sayfa açtım…

“Birgün Yahya Kemal’e anlatıyordum yazıya neden başladığımı… Bana çok gülmüştü. ‘Canım yavrum Çetin Altan kadınlar ne şairleri sever, ne de yazarları’ demişti…”cümlesi çıktı karşıma…

Sonra bir daha aynı oyunu yaptım, bir sayfa daha rastgele açtım…

“Canımın yandığı ve ciğerimin kökü sızladığı zamanlarda Aragon’un bir sözünü tekrarlardım: ‘Yaşamımı havaya savurdum ama bu arada bir şeyi de öğrendim, canım yandığı zaman bağırmamayı.’”

Sonra bir sayfa, sonra bir sayfa daha…

Hem okudum, hem düşündüm.

Tek bir adam bazen bütün hayata bakışını değiştirebiliyor insanın, hayatla ilgili kuşkularını, endişelerini yok edebiliyor.

“Ben ihtiyarladım” diyen adamla geçirdiğim bir gece, onun hayatı kavrayışındaki gücü ve güveni sayesinde beni de değiştirdi.

“Gençlik, düşünebilmektir” diye geçti aklımdan, düşünebildiğin, anlatabildiğin sürece gençsin, yaşın kaç olursa olsun yaşlanmıyorsun, hayatın karşısında gerilemiyorsun, gücünü kaybetmiyorsun.

Ne hayattan, ne gelecekten, ne ihtiyarlıktan korkacak birşey yok.

Ben bunu gördüm.

Bazen bütün hayatı tek bir insanda görebiliyorsun işte.

Güvenle ve mutlu bir şekilde uyudum o gece.

Şimdi dedemi arayacağım, “artık canım sıkılmıyor” diye…


Sanem Altan - Vatan Gazetesi
 
Üst