Avrupalıları kağıt ile Müslümanlar tanıştırdı

Bu konuyu okuyanlar

|Ⓢєччαh|

Müdavim
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,210
Reaksiyon puanı
10,323
Puanları
113
Avrupalıları kağıt ile Müslümanlar tanıştırdı



Eskiler, yerde gördükleri bir kâğıt parçasını hürmetle kaldırır, bir duvar sövesine koyardı. Bunun sebebi, kâğıdın mushaf yazmak gibi mukaddes bir işte kullanılmasıdır. Kâğıt, aynı zamanda hakkın da güçlü destekçisidir.

PARA YERİNE KÂĞIT
Üzerine yazı yazılabilecek malzeme, insanlar için her zaman yazıdan bile mühim olmuştur. Mısırlılar, papirüs bitkisinden elde ettikleri adlı kâğıt benzeri tabakalara yazardı. Bugün Avrupa dillerinde kâğıt için kullanılan paper kelimesinin menşei de budur. Papirüsün pahalıya mâl olması, ME II. asırda Bergamalıları bunun yerini tutacak bir şey bulmaya sevketti. Böylece inceltilmiş sığır ve koyun derisinden yapılan ve adını şehrin o zamanki ismi Pergamon’dan alan parşömen doğdu. Çinliler ottan yaptıkları kâğıda yazıyorlardı. Ts'ai Lun adında bir memur, 105 yılında bugünkü kullanılan hâli ile kâğıdı imâl etti. Dut ağacı kabuğu, kendir ve kumaş parçalarını suyla karıştırarak ezip lapa hâline getirdi. Presleyerek suyunu çıkardı ve bu ince tabakayı kuruması için güneşin altında ipe astı.

Hindliler beyaz ipek parçalarına; İranlılar ise işlenmiş derilere, beyaz ince taşlara, bakır, demir ve benzerlerine, hurma dalına, kürek kemiklerine yazardı. Komşu olmaları sebebiyle Arapların yazı malzemesi de buydu. Hazret-i Peygamber, günlük yazıları hurma lifi veya kürek kemiklerine; ama bazı mektupları ve ahidnâmeleri deriye yazdırırdı. Sahabe, uzun süre dayanması veya o zaman ellerinde mevcut olması sebebiyle, Kur'ân-ı kerimin ince deriye yazılmasında ittifaka varmıştı. Hazret-i Osman devrine ait mushaflar ceylan derisine yazılmıştır. Kâğıt vardı; ama az ve pahalıydı. Halife Ömer bin Abdilaziz, Medine Vâlisine yazdığı mektupta şöyle nasihat eder: Kalemi incelt, sözü kısa tut, yazıyı tek sahifeye topla! Yoksa Müslümanların hazinesine zarar vermiş olursun. İmam Şâfiî, çok yazılarını kürek kemiğine yazardı. Çadırı, bunlarla doluydu. Hazret-i Ömer, bazen para yerine kâğıt vererek alışveriş yapardı. (İlk kâğıt parayı, Çin İmparatoru Kubilay basmıştır.) Harun Reşid zamanında kâğıt imâli yaygınlaşınca, kâğıttan başka şeye yazı yazılmamasını emretti.

HÜRMET MEVKİİNDE
Her ne kadar kâğıt sanatını Çinliler buldu ise de, bunu inkişaf ettirip mükemmelliğe ulaştıran Müslümanlar oldu. 650’de Semerkand’da ipekten kâğıt yapılıyordu. Müslümanlar tarafından 706’da Hicaz’da ilk pamuk kâğıt imâl edildi. Birkaç sene sonra Mağrib’de keten ve kendirden kâğıt yapıldı. Müslümanlar 751’de Türkistan’ı fethettiklerinde, Türklerden Çin usulü kâğıdı öğrendiler. Kâğıt kelimesi, Uygurca ağaç kabuğu manasına gelir. Abbasîlerle beraber kâğıt imâli arttı. 794’de Bağdad, ardından Şam, Trablus, Hama, Ye*men ve Mısır'da kâğıt fabrikaları kuruldu. İmam Ebu Hanîfe’nin, mushaf yazılan kâğıda hürmetinden, yatarken ayaklarını fabrikanın bulunduğu tarafa uzatmadığı rivâyet olunur.

Kâğıt, Endülüs vâsıtasıyla XIII. asırda Avrupa’ya geçti. Avrupa’nın ilk kâğıt fabrikası Şâtıbe (Jativa) şehrindedir. 1276’da İtalya’da ilk kâğıt imâl edilene kadar, Avrupa ihtiyacını buradan karşılıyordu. 1348’de Fransa, 1390’da Almanya, 1495’de İngiltere ve 1690’da Amerika’da kâğıt imâline başlandı. Fransız tarihçi Sedillot der ki, Avrupa, pusula, kâğıt, barut ve ateşli silahlar gibi buluşlarla, Müslümanlar sayesinde tanıştı. Garb aydınlanmasının bir sebebi de budur. Derinin az bulunması ve pahalı olması sebebiyle, herkes kolay bulamazdı. Kâğıt bunu ortadan kaldırdı. Böylece ilme ve insanlığa büyük bir hizmet edilmiş oldu. Bunun şerefi Müslümanlara aittir.

Kalitesi, bakanın şekli kâğıt üzerinde görülecek seviyededir. Yapraklar, çeşitli renklerde, güzel nakışlarla süslü veya filigranlıdır. (Filigran, kâğıdın kendisindeki şeffaf desenlerdir.) En güzel ve kaliteli kâğıt, eskiden beri Semerkand’da imâl olunur. Kalın, koyu renkli ve sağlamlığı ile hattatlarca tercih edilirdi. Şam kâğıdı, ince, ucuz ve günlük işlerde yaygındı. Osmanlılar, her iş için başka çeşit ve kalitede kâğıt kullanır. Semerkand, Şam ve Venedik’ten gelirdi. Yazı dağılmasın diye kâğıt nişasta, yumurta akı gibi maddelerden müteşekkil bir mayi ile aharlanırdı. Silintiyi örttüğünden dolayı, resmî yazılarda aharlı kâğıt kullanılması yasaktı. XV. asırda Bursa’da ve XVI. Asırda İstanbul’da Kâğıthane’de o zamanki adıyla kâğıt değirmeni vardı. 1741’de Yalova’da ilk modern kâğıt fabrikası kuruldu. Bunu Kâğıthane, Beykoz ve İzmir takib etti.

Avrupa, geriden geliyor
Matbaanın bulunması, kâğıda olan ihtiyacı artırdı. Ancak hammadde azdı. Kâğıt imâli de uzun işti. 1719’da Fransız bilgin Rene Antoine Ferchault de Reaumur, ormanda ağaçların arasında yürürken kâğıttan yapılmış boş bir yaban arısı kovanı gördü. Kovanı gözlemeye başladı. Yaban arıları ince dalları veya çürümüş kütükleri kemirir gibi ağızlarına alıyorlar; burada mide sıvıları ve salyaları ile karıştırıyorlar ve kovanlarını yapmada kullanıyorlardı. Reaumur, bundan yola çıkarak modern kâğıt imâlini buldu.

1798’de ilk kâğıt makinesi yapıldı. Bu, geniş bir kayışın dönerek fıçıdaki lapayı aldığı ve ince kâğıt haline getirdiği, her dönüşte tek bir kâğıt yapabilen basit bir makineydi. Silindirli makine çok geçmeden 1809’da John Dickinson tarafından bulundu. Kâğıdın ucuz ve bol olması, Avrupa’nın entelektüel seviyesini artırdı. Artık odun lifleri yanında, sun’î (sentetik) liflerden de kâğıt yapılmaktadır.


Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci
 

-Hewal-

Müdavim
Katılım
27 Haziran 2008
Mesajlar
5,206
Reaksiyon puanı
11
Puanları
0
Nerden nereye bir zamanlar yol gösterici iken şimdilerde izleyen konumdayiz.
 
Üst