Kibirden sakınalım..

Bu konuyu okuyanlar

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0


"BENDEN LİYAKATLİSİ YOK DİYE DÜŞÜNDÜM"

Bir gün cemaate namaz kıldıran Hz Huzeyfe ra, selam verdikten sonra, “artık bundan sonra ya başka imam bulur veya namazınızı tek başınıza kılarsınız Ben bir daha imamlık yapmam Çünkü namaz kıldırırken aklımdan, bu cemaatte benden daha liyakatlisi yok, diye bir düşünce geçti Bu ise kibir alametidir Binaenaleyh bu vazifeyi bir daha yapmam” diyordu

Bu hadiseyi anlatan İmam-ı Gazali ks Hazretleri şöyle devam ediyor:

“Yer yüzünde nerde bulursun öyle bir alim ki, onun ilmi kibrini kırmış ve tevazusunu artırmıştır Böyleleri çok ender bulunur Böyle bir zat zamanının ‘sıddîkı’dır Onun ilim ve irfanından istifade şöyle dursun, mübarek simasına bakmak bile ibadettir Ahlâkıyla ahlâklanabilmek ve bereketinden istifade etmek için Çin’de de böyle bir zat bilsek koşarak ona giderdik”

Gazali’nin tasvir ettiği bu gibi zatları Çin’e kadar gitmeden bulabilen müminler, gerçekte Allahu Tealâ’nın kendilerine ikramda bulunduğu müminlerdir Böyle bir nimeti bulanlar kadrini iyi bilmelidirler.

Allah Mahzun Kalplerdedir
Müminin kalbi daima kırık ve mahzun olmalıdır. Çünkü Allahu Tealâ daima mahzun
kalplerdedir.

O, kendisine yalvaran, benliksiz, mütevazi müminleri sever.

Evliyanın nisbeti böyleleri üzerine açılmış, mürşid-i kâmiller de hep onların arasından çıkmıştır.

Allah dostları kendilerini hep küçük görmüş, kibirden kaçınmışlardır.


Bir Allah dostu yanındakilere evliyanın faziletinden bahsettikten sonra,
“biz onların ayaklarının tozu bile olamayız.” demiştir.

İşte büyüklerin tevazusu böyledir.



SEMERKAND DERGISI 2002 AGUSTOS
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
mahurgozlugul_guller184ap.jpg


İnsan bazan kendi kendisini gurura kaptırarak bizzat kendisini aldatabilir. Böyle anlarda insanı bu korkunç tehlikeden koruyup kurtaracak tarihte büyük olaylar ve örnekler yaşanmıştır. Bunlardan biri de şudur:

İstanbul’da, Bayazıd-Aksaray arasındaki cadde üzerinde yaşlı, kendi hâlinde, nur yüzlü bir eskici vardı. Eski ayakkabı tamiri yapardı. Dükkânının önü rengârenk lâlelerle süslendiği için bu zâta “Lâleli Baba” diyorlardı.

3.cü Mustafa birgün Cuma Namazından çıkmış giderken halk:
- Padişahımız çok yaşa!.. diye bağırıyordu.

Padişah atının üzerinde gayet mağrurdu. Bu zâtın dükkânının önünden geçerken ihtiyarı upuzun yatar gördü. Yanına vardı.
Aralarında şu konuşma geçti:

- Biz cihan padişahıyız. Bize saygı gerek.

Lâleli Baba yerinden doğrulmadan şu cevabı verdi:

- Ben bir Hiç’im. Sen Padişah olduğunu söyledin. Peki, padişah olmak için ne yaptın?

- Okudum. Valilik yaptım. Babam öldü padişah oldum.

- Ya… Peki, sonra ne olacaksın?

- Hiç. Hiçbir şey.

- Gördüm mü bak, ben şimdiden hiç’im. Senden çok öndeyim. Daha sen çok sonralar Hiç olacaksın…

Bu konuşma neticesinde padişahın gözünü kapatan gurur perdesi yırtılmış, gerçekleri görmeye başlamıştı.Saygısız davrandığı için kızdığı bu kişiye aşık oldu. Öylesine bağlandı ki bu kişye… Her zaman kendisini ziyaret ederdi.

Laleli Camii’ni aynı padişah yaptırmış, semte de, câmiye de bu Allah dostu kişinin adı verilmiştir. Öz doğru olur, kişinin de biraz gayreti olursa Allah (c.c.) her türden belâ, musibet ve hastalıklardan koruyup kurtarıyor. İşte 3′üncü Mustafa ve Lâleli Baba hadisesi bunun böyle olduğunun kanıtıdır.

Mevlüt Özcan
07 MAYIS 2009
 

erkek2

Asistan
Katılım
26 Kasım 2008
Mesajlar
330
Reaksiyon puanı
1
Puanları
16
birgün hocam en iyi insan insanlarla iyi anlasan insandir demisti. (hoca türk degil)
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0


büyük velîlerden Seyyid Ahmed Rıfai rahmetullahi aleyh, talebeleri ile sohbet ederken, insanların kendini beğenmesi ile ilgili bir soru sorulduğunda buyurdular ki:

İlminin fazla, amelinin çok olması ile gurura kapılan kimse, marifet sahibi değildir. Çünkü şeytan da pek fazla bilgiye sahipti. Mantık yürütmek suretiyle, ateşin topraktan daha hayırlı olduğunu iddia etti. Halbuki meleklere hocalık yapıyordu. Sonunda kendi nefsinin üstün olduğunu söyleyip kibirlendi. Böylece, ALLAHü tealanın gadabına uğradı ve lanete müstehak oldu..ebedî olarak rahmet dergahından kovuldu..

Ey oğlum!

Sakın..!

Çok sakın!

İyi ibadetlerine, yüksek ilmine aldanma.. Çünkü Belamı Baura ve Bersisa, en çok ibadet edenlerden idiler.. Fakat sonunda, nefs ve şeytana uyarak dünyaya bağlandılar. Ahiretlerini ziyân ettiler. Rezil-rüsva oldular..


birgün hocam en iyi insan insanlarla iyi anlasan insandir demisti. (hoca türk degil)

hocanız çok doğru demiş..​

İnsanlarla iyi geçinebilmenin iki şartı vardır:
1- İyi bir insan olmak, 2- İnsanları iyi tanımak. Bu iki şarta malik olan, herkesle iyi geçinir.​

peygamberimiz buyurmuş:İyi geçinmek aklın başıdır.Beyheki...İyi geçinmek aklın yarısıdır..Deylemi..
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Birgün Efendimiz (a.s.m.) mescidinde sohbet ederken, "Az sonra buraya ateş ehli, Cehennemlik birisi gelecek" buyuruyor.

O sırada bir adam içeri giriyor. Abdestini yeni almış, abdest suyu da daha damla damla akıyor.

"Acaba Efendimizin haber verdiği insan bu mudur?" diye Sahabeler tereddüt ediyor. Ashabın bu tereddüdünü anlayan Efendimiz o gelen adama sualini soruyor ve meselenin iç yüzünü meydana çıkarıyor:

"Gel bakalım, kapıdan yeni giren" diyor, yanına oturtuyor.

"Sana bir sual soracağım. Doğru olarak cevap vereceksin" diyor.

"Buyur ya Resulallah" diyor.

"Sen abdestini aldın, mescidin kapısına geldin, kapıda şöyle düşündün mü? Ben şimdi bir cemaatin içine giriyorum ki, o cemaatin içinde benden büyük biri yoktur."

Adam sessizleşiyor. Efendimiz (a.s.m.) ısrarla söylemesini istiyor.


Boynunu büküyor, "Evet, ya Resulallah, kapıdayken mescidin içindekileri bir düşündüm ve kendi kendime dedim ki: Bunların hepsi şöyle böyle insanlar. Ben bunların içinde en üstünüyüm."


Efendimiz (a.s.m.) o zaman ellerini açıyor: "Ya Rabbi, böyle duygu ve düşüncelerden sana sığınırım" diyor.


Sahabe, "Ya Resulallah, sen de mi böyle duygu ve düşünceye kapılmaktan Allah'a sığınıyorsun?" deyince Efendimizin cevabı daha ibretli oluyor:

"Mü'minin kalbi Allah'ın kudret parmakları arasındadır. Mü'min düşüncesini değiştirirse, Rabbimiz de hemen onun kalbini değiştirir, kibire, gurura daldırıverir. Öyle bir kibire, gurura kapılmamak için hep Rabbime iltica ederim, hep ondan yardım isterim."




Efendimiz (a.s.m.) böylece biz ümmetine ders veriyor. Sakın ha, kendinizde var olduğunu sandığınız faziletinizden, meziyetinizden dolayı büyüklük duygusuna kapılmayasınız.


Kendinizi büyük, başkalarını küçük görmeyesiniz. Böyle bir duyguya kapılırsanız Cenab-ı Hak sizin o kapıldığınız duygunun size gereğini verir, bulunduğunuz manevi makamdan paldır küldür düşersiniz.

Düşersiniz de siz bu düşüşün farkında olmazsınız, yükseldiğinizi zannedersiniz. İnsanlara yukarıdan bakarsınız, herkesi kendinizden aşağıda görürsünüz. Yani makusen mütenasiptir bu. Büyüdükçe kendi kendinize küçülürsünüz.
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
altresim.jpg


Neyine güvenerek kibirleniyorsun?

Bayezid-i Bistami hazretleri bir gün yeni temiz beyaz elbiselerini giyip dar bir sokaktan mescide giderken yolun ortasında yatan uyuz bir köpeğe rast gelir. Sokak o kadar dar ki iki kişi yan yana zor geçer. Bu mübarek zat dört mezhebin de şartlarına riayet ettiği için ve Şafii mezhebinde de köpek necis olduğu için hani bir de silkinip üzerindeki yaşlık üzerine bulaşmasın diye düşünüp eteklerini toplayarak köpeğe değmeden yanından geçmeye çalışırken köpek lisan-ı fasih ile;

"Ey Bayezid, sen kim oluyorsun. Beni uyuz bir köpek olarak yaratan da seni Bayezid-i Bistami olarak yaratan da bir Allah’tır. Beni uyuz bir köpek olarak yaratan Rabbim, beni Bayezid seni de uyuz bir köpek olarak yaratabilirdi. Neyine güvenerek kibirleniyorsun?"

Bayezid hazretleri ise buna çok pişman olur.




Kendinden daha kötü kimsenin bulunduğunu zanneden kibirlidir.

(Bayezid-i Bistami)
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
picture.php




Cüneyd (ks) ile birlikte, Sülehadan biri sabah namazına kalkıp
erkenden camiye giderler.Yolda yürürken bir ara o şahıs, Cüneyd(ks)'ye dönerek;

"Şu sabah namazına kalkmayan kuşlar bile uyanık zikir halindeyken, gaflet içinde uyuyan insanlara ne buyurursunuz?

Onlar gercekten helak olmuş kişiler degil mi?

Şu güzel ezan seslerine kulak tıkayan ve namaza kalkmayanlar cidden bedbaht kimseler degil mi?"

deyince,

Cüneyd(ks) susturucu oldugu kadar şu kesin cevabı verir;

"Keşke sen de onlar gibi uyusaydın da bu sözü söylemeseydin!"
 

Ali TEMEL

Müdavim
Katılım
17 Kasım 2006
Mesajlar
4,654
Reaksiyon puanı
92
Puanları
48
Ayakları şişinceye kadar ibadet eden peygamberlerin, gözleri şişinceye kadar uyuyan ümmetiyiz :( O'na layık olmamız duası ile...
 
Üst