Kader gerçekten var mı?

Bu konuyu okuyanlar

saha

Asistan
Katılım
12 Mart 2008
Mesajlar
123
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Kadere inanıyor musunuz?Yoksa kader bilimin de kanıtladığı bir olgu mu ?
Yapmayı düşündüğümüz şeyleri beynimiz zaten daha önceden biliyor mu? Kader kavramı bilimin açıklayabileceği bir olgu mu ?

Dünyanın en saygın araştırma laboratuarlarından İsveçteki Max Planck Enstitüsü'nde yapılan bir araştırma dünyada büyük yankı buldu.

BEYİN ZATEN BİLİYOR

Araştırmada bir insanın verdiği kararların beyin tarafından işin yapılmasından önce veya kararın gerçekten verilmesinden sonra 7 saniye önce zaten bilindiği ortaya çıktı.

Bilimadamları deneklerin beynini MRI tekniğiyle taramaya başladı.

ÖZGÜR İRADE TARTIŞMASI

Sonra da deneklere bir düğmeye basmaları istendi. Ancak düğmeye hangi elleriyle basacakları bilinmiyordu. Sonra da karar aşamasında beyin foksiyonları incelendi.

Deneklerin daha karar vermeden 7 saniye önce beynin düğmeye sağ elle mi yoksa sol elle mi basacaklarına karar verdiği ortaya çıktı.

Bu da "özgür irade" tartışmasını bir kez daha gündeme getirerek alevlendirdi.

Araştırmayı yürüten Prof. John Dylan Haynes, bu deneyin sadece "sağ mı, sol mu" gibi basit kararlar yapılırken gerçekleştiğini daha büyük kararlar için ellerinde henüz bir veri olmadığını açıkladı


alıntı: http://internethaber.com/news_detail.php?id=136915
 

calvaria

Müdavim
Katılım
25 Mart 2008
Mesajlar
1,616
Reaksiyon puanı
9
Puanları
38
Peki 7 saniye içinde insanın Kararını deiştirme şansı yokmu :D
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sayın Saha,

Böyle bir deneyle kaderi nasıl birleştirmişler?Ayrıca ortada bir düğme varsa normal olarak beyin konuyla ilgili yorumunu zaten yapacaktır.

Yani deneklere o düğmeye basmaları söylenecek olsa da olmasa da beyin daha önceki değerlendirmelerini kullanarak belki 7 saniyeden bile daha önce şekillenen bir fiziki hareketi tasarlamaya başlamıştır bile.

Şu da bir gerçek ki kader bilim tarafından ispatlanması mümkün birşey değildir.

Gelecekte vuku bulacak bir olguyu önceden tahmin etmek kehanettir.Bilim öngörür,buna da aslında bilimsel kehanet diyebiliriz.Mesela küresel ısınma sonuçlarındaki öngörmeler gibi...

Özgür irade konusu daha ilginçtir;Geleceğin hiç bir şekilde değiştirilememesi, özgürlükle bağdaşmamaktadır. Özgür insan düşüncesi, kehaneti değiştiremezse, özgür değildir. Özgür kabul edilemez ve asla özgür olmamıştır.

Bu durumda şöyle bir sonuca varabiliriz:Tanrı geleceği biliyorsa, bu durum özgürlüğümüze olan bir müdahaledir.

Kaderle ilgili sorun da buna benzer.

Tanrıya ve kadere bütün kalbimizle inandığımızı düşünelim. Tanrı mükemmeldir. Asla yanlış olamaz. Sizin geleceğinizi bilmektedir. O geleceği siz bilmiyor olabilirsiniz ama, Tanrı bilmektedir. Ne yaparsanız yapınız, o geleceği değiştiremezsiniz.Bunlar inanırların iddialaridir değil mi?

O halde düşüncelerinizde özgür değilsiniz. İstediğiniz kadar reddedin... Bir kapan içindesiniz. Belli bir sona doğru ilerliyorsunuz. Geleceğinizi, kaderinizi değiştirme olanağından yoksunsunuz. Özgür değilsiniz!

Özgür iradeden bahsedemezsiniz.Mantıksız olur.

İşte tam burada Mutezile mecburen şöyle der : "Cüzi irade'yi Allah yaratmaz" ...

Yani işin nerelere vardığı ortada , yüzyıllar boyu ıvırtıp-kıvırtıp toparlamaya çalışmış binlerce kelamcı-felsefeci ama nasıl toparlayabilirler ki imkanı yok ...

Şimdide bilimi maskara etmeye çalışıyorlar...

Bu enstitünün kaderi incelediğini de hiç sanmıyorum ayrıca.Olsa olsa beyinle ilgili araştırmalar yapıyorlardır.
 

ilkercelik1990

Müdavim
Katılım
6 Ocak 2007
Mesajlar
1,634
Reaksiyon puanı
5
Puanları
38
2 yıl önce Nobel ödüllü bilim adamı Gerard Hooft, bir atomun 43 saniye sonra nasıl hareket edeceğini önceden bilme kapasitesine ulaşmıştı.New Scientist tarafından dünyanın en iyi matematikçileri arasında gösterilen J.Conway ile S. Kochen, araştırmayı "özgür irade" kavramının ölümü olarak yorumlamışlardı.
Kaynak 09.05.2006 tarihli vatan gazetesi.
 

egkhan

Öğrenci
Katılım
6 Nisan 2008
Mesajlar
87
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
özgürlük ?
önceden bilmek ? zaman ?
önce bir bunların adını koyalım.
Sen özgür müsün mesela ?
Ben özgür müyüm peki ?
Şimdi kaderi ve Allah'ı yok kabul etsek, özgür mü oluyoruz ?
Bir düşünelim bakalım.
Öncelikle; zaman olgusunu iyi anlayalım. Zaman diye bir şey var mı ?
Kimin zamanı ? Neye göre zaman ? Kime göre zaman ?
Zaman farklı hızlarda, farklı çekim alanlarında sapan bir şey.
İzafiyet teorisinin atom saatiyle kanıtlandığı deney zamanın gerçekten göreceli ve birçok değişkene bağlı olarak farklı işleyebilen bir şey olduğunu ortaya koymuştur.
Yani "Tanrı önceden biliyorsa nasıl özgür irade olabilir?" sorusu "Tanrı" ve "zaman" kavramlarını tam kavrayamamaktan ileri geliyor olabilir.
Zira "önceden bilmeek" ? Kime göre önce ? Neye göre önce ?
Zaman bizim saydığımız güneş etrafında yer kürenin attığı turlarının bölümlenmesi sanıyorsak ÇOK YANILIYORUZ.
Allah "zamandan ve mekandan" bağımsız. İnanç ve iman bunu söylüyor.
Bilim ne diyor ?
Farklı bir galakside, farklı bir yıldızda bile zamanın işleyişi değişim gösterir.Yani eğer elinde ışık hızında seyahat edecek bir vasıta olsa zamanı insanların yaşadığından daha yavaş yaşayabilirsin. Yani "önceden bilmek" kavramını önce netleştirelim. Bu basit bir "ali velinin sınıfa geleceğini daha veli sınıfa gelmeden 3 saat önce bildi" olayı değil. Çünkü hem ali hem veli aynı uzay-zaman çigisinin, aynı akış değerinde var olan insanlar.
Biz ise Allah "zamandan" bağımsız diyoruz. Yani bu göreceli ve gayet değişken kavram insanın kendi biyolojik-psikolojik şartları sonucunda ortaya çıkıyor.Oysa bu kavram ile bağlı olmayan bir varlıktan söz ediyoruz.Yani onun biz insanlar için "gelecek" durumundaki bir olayı bilmesini, TV de bir medyumun çıkıp 2023 falan filan olacak demesi ile aynı tür bir olay değildir.Zaman adeta etrafımızı örtüp bürüyen bir fanus gibi.Üstelik fanusun saydamlığı,büyüklüğü içinde şartlardan bile etkileniyor.Böyle de kırılgan.Ben ise diyorumki o fanusun dışından bakan bir VARLIK var.O varlık fanusun her yerini görür mü görmez mi ? O varlık için fanusun ilerisi gerisi olabilir mi ?
"Yani madem Allah önceden biliyor o zaman ben nasıl özgür olabilirim ki ?"
önermesi ilk kısmı itibarı ile bir yanlış algılama içeriyor zaten.
------------
gelelim "özgür karar verme,irade" meselesine
başlangıçta sorduğum soruyu yineliyorum.
Tanrı yok kabul etsek, özgür iradeye mi sahibiz ?
"özgürlük" nedir ?
şöyle bir algı var:(sizi bilemem ama genel sorunsal buna dair)
"Tanrı zaten yazmış kaderime ben o uçurumdan düşeceğim, öyleyse benim o uçurumdan gidip düşmem bana zulüm değil mi ? Başka seçeneğim yok. Bu da özgür iradem olmadığı anlamına geliyor."
O gece araba kullanmak zorunda iken yine de bi büyük içersen, o virajın ne kadar keskin olduğunu da o zom kafayla hatırlamayıp yoldan savrulursan, bu benim seçimim değildi.kaderimdi diyebilir misin ?
İçki içmemek elinde miydi ? Elindeydi
100 yerine 60 ile temkinle sürmek elinde miydi ? Elindeydi
şimdi şu olayda özgürlüğü tanımlar mısınız bana ? bu şahıs özgür mü mesela?
-------
ben kendi algılamamla şöyle söyliyim:
bizi sürekli sınırlayan,karar ve seçeneklerimizi daraltan bir mekanizmanın var olduğunu inkar etmek ?
O zaman yer çekimini, görme-ışık ilişkisini, sürtünem kuvvetini, termodinamiği falan inkar ediyoruz öyle mi ?
E ben uçmak istiyorum, ama öyle bir seçeneğim yok.Yerküre izin vermiyor.
E geceleri de görmek istiyorum, ama ışık olmayında cisimlerin görsel algılamasını yapamıyorum.Biyolojik yapım ve optik bilimi dikiliyor karşıma.
E ben Ankara'dan Nou Camp taki kaleye gol atmak istiyorum ama topa vurduğum anda hava ve yer sürtünmeleri bana karşı güç birliğ yapıyor.
Nefes alıp verdiğim her saniye zaten yapabileceklerim kısıtlanıyor.
Benim belli kurallar içinde yaşama zorunluluğum var.Şimdi bu bana haksızlık mı ?
Özgür iradem yok mu yani ?
özgürlük dediğimiz şey zaten, ancak ve ancak belli bir sınırlar varsa mümkün olabilir.Hiçbir sınırlamanın olmadığı yerde özgürlükten bahsebilir miyiz ? Her şey zıttıyla kaim.Her şey sınırsız olsa "özgür olmayan"ı nasıl tanımlayacağız ?
Yani özgürlük kavramı kendi varlığını zaten sınırlara ve kendini etkileyen müdahalelere borçlu. Bunlar yoksa zaten "özgür" olamazsınız.
Eee somut fiziksel-kimyasal-biyolojik bir sürü şey var hayatıma müdahale eden, ama ben onları hiç görmüyorum ve diyorum ki sosyal-doğal hayatta eğer tercihlerimi sınırlayan bir şey varsa özgür irade yoktur.O yüzden ben bunu kabul etmem.
İyi ama, zaten bir "seçim" yeteneğimizin olması için öncelikle kıstlamalar olmalı ve "özgür" olabilmemiz için de müdahaleler olmalı.YOksa bu iki kavram zaten anlamsız kalır.
"geleceğin hiçbir şekilde değiştirilememesi özgürlükle bağdaşmaz"
öncelikle ifade ettiğim gibi gelecek diye bir şey ancak zaman kavramıyla bağlı nesne ve canlılar için vardır.Üstelik tüm bunlar için "gelecek" farklıdır.Var oldukları şartların değişkenlerine göre neyin gelecek neyin geçmiş olduğu belirlenir. ayrıca "geleceği değiştirememek" pek anlamlı gelmedi bana.insan henüz olmamış bir şeyi nasıl değiştirebilir zaten ?içinde bulunduğumuz andan yola çıkabiliriz ancak.
ben uzun uzun bu satırları yazdım.Ama tam gönder butonuna basacakken elektrikler kesildi.şimdi ben 10 dakika önce elektrik kesileceğini bilemediğimden geleceğimi değiştirememiş ve özgür irademi kaybetmiş mi oldum ?
elektrik kesilme ihtimali var diye düşünüp hızlı hızlı yazmıştım oysa.Ama yinede ben yollayamadım gitti cereyan.Bu benim elimde mi ? "kader" kavramını yok saysam bu gerçek değişir mi ?
ben elektriksiz internete bağlanmak istiyorum ama yapamıyorum buna itirazım yok, fakat ben yazımı yollayamadan cereyan kesilmesine itiraz ediyorum.Yaşantıma müdahale kabul etmiyorum.?? ??? ??
-----
bir defasında şöyle denilmişti bana:
"iyi ama bu saydıkların evrenin kuralları,yer çekimi sürtünem falan.zaten var ve biz bunların var olduğunu bilerek ona göre yaşıyoruz.Yani kurallar önceden belirlenmiş.benim itirazım maç devam ederken kuralların değişmesine"
iyi ama her saniye elektiriğin kesilmesi olasılığı zaten elektrik keşfedildiğinden beri var, dünya var oldğundan bu yana içkili araç kullanan aşırı sürat yapan adamın şarampole yuvarlanma ihtimali var, kendi halinde yolunda yavaş ve güvenli mükemmel araba kullanan bir adama karşıdan gelen 200km deki ferrarinin çarpıp takla attırma ihtimali de hep vardı.Yani yanılgı oluşmasın.Sadece somut sınırlılıklar değil, sosyal veya doğal hayattaki sınırlılıklarda HEP VARDI zaten.
kastedilen manada özgür iradenin ortadan kalkması bir gün şöyle bir şey olursa anlamlı olur:
kalbinin tüm tıbbi fonksiyonarlı yerinde,dolaşım sistemi sağlam turp gibi bir adam bu hali devam ederken ölürse, tamam diyebiliriz.İşte bu bize zulümdür,benim hiçbir şeyi değiştirme hakkım yok.
"kalbi çarparken ölen insan" buna delildir.(tabi bilimin henüz keşfedemediği başka bir sebep olmadığını farz ediyoruz.)
-----------------------------
---"önce" "sonra" bizim için var.zaman müthiş derecede göreceli bir şey.ve zamandan bağımsız olduğunu kabul ettiğimiz bir VARLIK için "O önceden biliyorsa" şeklinde cümle kurmak yanılgı ya da yanıltmaca olur.
---özgür olma kavramı iyi tanımlanmalı.Kastedilen manada, zaten kader i kabul etmesek, yok öyle bir şey desek te, başka birçok şekilde özgür değilizki.
 

egkhan

Öğrenci
Katılım
6 Nisan 2008
Mesajlar
87
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
bir örnek ile noktalayayım.
ben Visual Basic ile bir program yazdım.
Bir buton ve bir metin kutusu var.Şöyle programladım:
butona tıklanıldığında;
eğer metin kutusuna girilen değer 100 den büyük ise "Bu program kapatılıyor" yazısını göster ve kendini kapat.
eğer metin kutusuna girilen değer 100 den küçük ise "program açık kalmaya devam ediyor" yaz ve metin kutusunu bir arttır.
ve metin kutusunun özelliğini ayarladım.Harf girilmesine izin verilmiyor.Sadece sayılar girilebiliyor.

programı derliyorum ve çalışmaya hazır.Bilgisayarıma kuruyorum.
Ama tabi ne var ? Ben bu bilgisayarın ve programın içinde var olduğu şartlarla bağlı değilim.tam aksine girdiğim kodlarla o şartları ben belirliyorum.
kenara geçip seyrediyorum.
Sizce ben programın nasıl bir seyir izleyeceğini,
Hangi durumda ne yapacağını bilir miyim bilmez miyim ?
Program zaten "metin kutusuna harf girilemez" "100 den büyükse kapanacağım" kanunlarıyla var olmuş.Bunlarla var.Bunlara hiç itirazı yok sevgili programımın ama diyorki "iyi de sen şimdi benim kendimi kapatacağımı ÖNCEDEN biliyorsun, ben napsam etsem yine kapanacağım"
ben de diyorum ki: ey program, 100 den büyük olduğundan kapanma olayını olağan karşılıyorsun, buna itirazın yok.100 den büyükse kendi isteğinle kapanıyorsun.Ama benim bunu bilmeme bozuluyorsun ? Oldu mu şimdi ?
--------
Kalp durunca ölmeye itirazı var mı kimsenin ?Niye buna kimse isyan etmiyor ?
Ya da yemek yiyince tokluk hissetmeye itiraz eden var mı ?
bunlar olağan,normaldir, olur.Dünyanın kanunu bu. Ama bunu nasıl O "önceden" bilir?
--------
Ey program, seni ben yazdım.Hangi durumda ne yapacağına ben karar verdim.bu üzerinde çalıştığın işletim sistemini de ben yazdım.Tüm ömrün boyunca karşına çıkabilecek her şey, o sanal ortamdaki her şeyi ben kodladım.Üstelik o kenardaki dijital saat beni bağlamıyor ki.O senin saatin. Benim saate ihtiyacım yok.Ben sana işletim sistemi içinde 20 türlü sistem çağrısı belirledim.Bunlar sana ulaşınca nasıl tepki vereceğine kodlarına bakıp sen karar vermiyor musun ?
veriyorsun.Buna bi itirazın oluyor mu ? Olamaz zira sen o 20 çağrıdan başka bir çağrı akıl etme yeteneğine bile sahip değilsin ki.Şimdi ekranın bu yanından o dijital saatle bağlı olmayan BEN senin ne yapacağını bilmeyeceğim de kim bilecek ?

saygılar
 

mehmet

Müdavim
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Hayırlı sabahlar arkadaşlar;

Öncelikle konuyu "Gündem (Dünya/Türkiye)" katagorisine taşımayı düşünmüştüm.Ama orcagada ve egkhan arkadaşlarımın yorumları meseleyi farklı yöne (yanlış demiyorum) çektikleri için şimdilik bu bölüm altında durmasını münasip gördüm.

Bu arada "egkhan" arkadaşıma yazısından dolayı saygılarımı sunuyorum.
Gerçekten farklı bakış açısı ile mesele hakim bir yazı yazmış.Tebrik ediyorum.

Bu forumda önceden yazan arkadaşlarım bilirler.
Biz bu konuyu İnanmak... Ateist başlığı altında 63 nolu mesajandan sonra bayağı bir tartıştık.
Hakiket çok tatlı ve sevimli sohbetlerimiz olmuştu.
Benim acizane tavsiyem;bu konu başlığı altına kaderle ilgili bir mesaj yazmadan önce yukarıdaki verdiğim linkleri bir okusunlar.
Ondan sonra buraya anlamadıkları mevzuları yazabilirler.
Karar ve takdir yine sizlerin.

Saygılarımla
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
-genlerimi ben mi seçtim?
-hayır
-ailemi ??
-hayır
-yaşam alanımı??
-hayır
-hayatım boyunca karşıma çıkanları ??
-hayır
- e daha ne o zaman şimdi ne anlatıyorsunuz ki?Hem herşeyi sen seç, hemde cezasını biz çekelim.. çekilin ya ben kendim giderim cehenneme ...


(Ekşi sözlükten bir başlık.)
 

Elbruz46

Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
113
bazı arkaaşlar kaderi anlamadıklarını söylemişler...
bazlırları souyor her şeye Allah karar verdiyse ben neden sorumlu oluyorum diye...
şunu unutmayın... kaderde yazılı olduğu için her hagi bir şeyi biz yapmayız... biz o an onu yapacağımız için o kaderde yazılıdır... örnek vermek gerekirse mesela bir kişiyi öldürmek üzereyiz... Öldürürsek Kaderde öldüreceğimiz yazılı olduğu için öldürmiş olmayız... Allah ın onu öldüreceğimizi bildiği için kaderde öldüreceğimiz yazılıdır... tercih bizimdir... biz öldürmek istemişizdir öldürmüşüzdür... kader istedi biz yaptık değil yani... peki Allah madem bizim tercihlerimiz önceden biliyordu günha işkleyeceğimiz ya da işlemeyeceğimiz önceden biliyordu niye dünyaya gönderdi... direk cennete ya da cehneme atsaydı olmaz mıydı diye soranlar olabilir... bu durum da Allah ın bize bizi göstermesidir. Allah bizi direk cehhnnem gönderse biz karşı çıardık... Allah ım ben bunu niye hakkettim diye sorardık... günah işleyeceğimiz söylnse itiraz ederdik... hayır ben o günahları işlemezdim ben hep sana ibadet ederdim derdik.. ama bu dünyayı yaşadıktan sonra her bir günahı işledikten sonra orada hayır bunları ben yapmadım diyemeyiz... şu an yaşadığımız hayat aslında bizim ne mal olduğumuzun bize gösterislmesinden başka bir şey değil... ha bizim hiç mi payımız yok... işte önemli nokta burası... her şey izim elimzde itersek a yı seçeriz istersek b yi seçeriz... Allah seçimlerimize karışmıyor biz neyi seçersek onu yaratıyor... onu yaşatıyor... ha bizim neyi seçeceğimzi önceden bilmesi bizim özgür iradememizi engelemiyor... çünkü bizim neyi seçeceğimiz bilmesine rağmen seçimlerimize karışmıyor müdahale etmiyor...
 

heyula07

Asistan
Katılım
15 Ocak 2008
Mesajlar
183
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Orcagada galiba zor bir çocukluk geçirmişsin ki aileni genlerini sorguluyorsun. Şimdi zaten sen en başta Allah inancı olan bir insan olsaydın psikolojik olarak ne kadar sıkıntı çekersen çek bunların günahlarının kefarti olacağanın bilirdin. Ama sen ateist bir insan olarak çektiğin sıkıntılar yüzünden, olmadığını (çelişki) düşündüğün tanrıyı sorumlu tutuyorsun, onu bu yüzden sevmiyorsun ,ve cehennemde yanmaya hazırım diyorsun. Aslında sen bence Allahın varlığına inanıyorsun fakat ona olan nefretin gözlerini kör etmiş. Gerçekleri göremiyorsun. Daha doğrusu görmek istemiyorsun. Yazılarından anlaşılacağı üzerine zeki bir insansın. Ve mutlaka hayatın boyunca varlığını en azından bir kere sorgulamışsındır ve merak etmişsindir.
Tırnaklarımızdan, saçımıza kadar herşeyin nasıl özenle oluştuğunu, daha doğmadan önce boyumuzu, saç ve göz rengimizi dış görünüşümüzün nasıl olacağanın belirleyen genlerimizi, 2 yaşındaki bir bebeğin beynindeki sinir sayısı yetişkin bir insanınkinden 2 kat fazla olmasına rağmen zekasının henüz bir yunus balığı kadar olduğunu, hatta gelmiş geçmiş bütün insanların parmak izlerinin farklı (ikiz kardeşlerin bile farklıdır) olduğunu (daha sayamayacağım binlerce nedenden dolayı) görüpte hala Allahın varlığını sorguluyorsan bunun tek sebebi öfkedir. Başka hiçbirşey değil. Ama şunu bil. Bütün insanlar dünyada zeki, zengin, yakışıklı veya güzel, sağlıklı, başarılı olamaz. Her insanın katetmesi gereken yollar , aşması gereken zorluklar vardır. Çünkü insanlar mücadele ederek olgunlaşırlar.

Bir insan kolay para veya mevki kazanırsa onun değerini bilemez. Devamlı şikayet eder. Çünkü o insan zoru görmemiştir. Ama o parayı alnının teriyle zorluklarla kazanan bir insan harcarken bile eli titreyerek harcar. Çünkü değerini çok iyi bilir. Velhasılı kelam kolay kazanılan hiçbirşeyin aslında değeri yoktur.
Cennette işte böyledir. Onu kazanmak için birşeyler öğrenip olgunlaşman gerekir. Zorluklara karşı direnmen gerekir ki ancak öyle cennetin değerini bilesin. Umarım birgün oturur düşününür doğru kararı verirsin. Müslüman bir ülkede doğmanın ve müslüman olmanın ne kadar önemli olduğunu kavrar cenneti hakedersin. Çünkü Allah ne olursa olsun Muhammed ümmetinin eninde sonunda cennetine gireceğini müjdelemiştir.
 

just-ice

Öğrenci
Katılım
15 Nisan 2008
Mesajlar
95
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Elbruz46 dedi ki:
bazı arkaaşlar kaderi anlamadıklarını söylemişler...
bazlırları souyor her şeye Allah karar verdiyse ben neden sorumlu oluyorum diye...
şunu unutmayın... kaderde yazılı olduğu için her hagi bir şeyi biz yapmayız... biz o an onu yapacağımız için o kaderde yazılıdır... örnek vermek gerekirse mesela bir kişiyi öldürmek üzereyiz... Öldürürsek Kaderde öldüreceğimiz yazılı olduğu için öldürmiş olmayız... Allah ın onu öldüreceğimizi bildiği için kaderde öldüreceğimiz yazılıdır... tercih bizimdir... biz öldürmek istemişizdir öldürmüşüzdür... kader istedi biz yaptık değil yani... peki Allah madem bizim tercihlerimiz önceden biliyordu günha işkleyeceğimiz ya da işlemeyeceğimiz önceden biliyordu niye dünyaya gönderdi... direk cennete ya da cehneme atsaydı olmaz mıydı diye soranlar olabilir... bu durum da Allah ın bize bizi göstermesidir. Allah bizi direk cehhnnem gönderse biz karşı çıardık... Allah ım ben bunu niye hakkettim diye sorardık... günah işleyeceğimiz söylnse itiraz ederdik... hayır ben o günahları işlemezdim ben hep sana ibadet ederdim derdik.. ama bu dünyayı yaşadıktan sonra her bir günahı işledikten sonra orada hayır bunları ben yapmadım diyemeyiz... şu an yaşadığımız hayat aslında bizim ne mal olduğumuzun bize gösterislmesinden başka bir şey değil... ha bizim hiç mi payımız yok... işte önemli nokta burası... her şey izim elimzde itersek a yı seçeriz istersek b yi seçeriz... Allah seçimlerimize karışmıyor biz neyi seçersek onu yaratıyor... onu yaşatıyor... ha bizim neyi seçeceğimzi önceden bilmesi bizim özgür iradememizi engelemiyor... çünkü bizim neyi seçeceğimiz bilmesine rağmen seçimlerimize karışmıyor müdahale etmiyor...
Elbruz46,
bence senin dedigin gibi Allah bizi dünyaya bizim ne mal oldugumuzu göstermek icin koymus degildir bence, cünkü o zamanda, Allah a , benim nasil biri oldugumu göstermeme neden ihtiyac duydunki diye sorardim, hatte dahada ileriye giderek, sen bize niye kötü olma firsatini veriyorsunki, birak hep iyi kalalim, kötülük aklimizin ucundan dahi gecmesin derdim.

Hatta ve hatta, biraz fazla ileri gidiyo olucam belki ama, beni niye yarattin gibi sorulari gecerek, sen niye ilahsin, niye ben ilah degilim gibi sorular sorardim.

Gördügün gibi bu sorulari senin anlattigin gibi cevaplamak malesef öyle basit degil. Hicbir insan bu tür sorulari (kader, varolus sebebi, özgürlük, ahlak , adalet , canlilik vs.) cevaplayamiyacaktir ama icimizden bir ses ikide bi bu sorularin üzerine gitmemizi söyler ve bizde gercegi ögrenmek icin cabalar dururuz. Bu bence bizim herseyi kavramamizin mümkün olmasi yanilgimizdan kaynaklanir. ( bu satirlari yazmis olsam dahi, ayni yanilgiya kapilmaya habire bende devam ediyorum)



Insanlar olarak bazi seyleri anlayacak kapasitemizin olmadigini, aciz oldugumuzu anlamamiz ve Allah in Kuran da bizden istedigi gibi yasamamiz - ki dört dörtlük bir müslüman olarak yasamak dünyadaki hicbir insana zarar vermez ve tam tersine mutluluk getirir - su dünyada huzurluca yasayip ölmemiz icin en güzel cözümdür.

Ama kesinlikle demiyorumki bu gibi seyler hakkinda sirf anlamiyoruz diye fikir yürütülmemelidir, cünkü ancak bu sorular hakkinda düsündügümüzde , aciz oldugumuzun farkina varacagizdir / varmaliyizdir.


kisacaci aklimizin aklimizi karistirmasina izin vermiyelim ! :D


Konuyu biraz kaderden saptirdik ama, sonucta birbirine baglantili seyler bunlar hep. Bu arada bugün internette iki enteresan / felsefi cümle okudum onuda sizlerle paylasayim:

- Hicbirseyin yerine neden birsey vardir?

- I don't even want things to be 'real', I want them to be 'better' instead - bu cümleye bayagi bir güldüm :D


türkce karakterle yazamadigim icin kusuruma bakmayin

saygilar
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
orcagada dedi ki:
-genlerimi ben mi seçtim?
-hayır
-ailemi ??
-hayır
-yaşam alanımı??
-hayır
-hayatım boyunca karşıma çıkanları ??
-hayır
- e daha ne o zaman şimdi ne anlatıyorsunuz ki?Hem herşeyi sen seç, hemde cezasını biz çekelim.. çekilin ya ben kendim giderim cehenneme ...


(Ekşi sözlükten bir başlık.)

Sayın Heyula07,

Burada da görüldüğü gibi sadece ekşi sözlükten bir alıntı yaptım.Benle alakası yok.

Aksine beni son derece tatmin eden bir çocukluğum oldu.Yani psikoanaliziniz yanlış.

Tanrıdan nefret falan etmiyorum hiç öyle bir derdim olamaz.Olmadığını bildiğim birşeyden nasıl nefret edebilirim.Siz marslı küçük yeşil adamlardan nefret ediyor musunuz?

Beni zeki bulduğunuz için teşekkür ederim ama zekiden ziyade meraklıyımdır ve zamanımın çoğunu internet denilen kaynakta bilgi peşinde geçiririm.Okur ve yorumlarım.

İçimde biryerlerde kızdığım bir tanrı gibi saçma sapan bir inancım hiç mi hiç yok.O yüzden onu sorumlu tutmuyorum dediğim gibi bir alıntı sadece...

Kader konusuna geri dönecek olursak...,

Şimdi daha 8-10 yaşlarında bir sapık tarafından tecavüze uğrayan iyi bir erkek çocuk tasarlayın.Tanrı kaderinde bunu görüyor sizce değil mi?

Bu cocuğun günahı nedir peki?

Ona tecavüz edenin sapıklığının da kaderi olduğunu düşünelim.Tanrınız sapığı cehenneme sokup cayır cayır yakar,adalet bu adamı yakalarsa (ama seriat ama medeni kanun) cezasını dünyada da verir.

Peki çocuğa ne olacak çektiği azap sebebiyle;

A- Kaderim buymuş tanrı beni mükafatlandıracak der ve ömrünün sonuna kadar bununla yaşar.Hatta sofu olma ihtimali bile var.

B- Ben böyle kaderin....,diyerek zalim,duygusuz,kötü,veya tecavüzün vahim sonuçlarından biri olarak eşcinsel olabilir.Bu durumda tanrı lut peygamberin kavmine (Sodom ve Gomoradaki) insanlara yaptığı gibi onu yine lanetleyecektir.

Sonuçta bu biçare kadersiz hep yenik taraf olacaktır,yaşadığı sürece elinden herşey alınmış olacaktır.

Hal böyleyken tanrınızın kaderi levf-i mahfuza böyle yazmış olması (sözde) gerçeği bile mide bulandırıcı değil midir?Seçimleri serbest bırakmış olması gördüğünüz gibi bu çocuğun durumunu hiç değiştiremeyecektir.

Burada sakın tanrıyı sorguladığım sonucu çıkarılmasın.Sorguladığım nasıl olur da sizce eşsiz olan ulu tanrınıza bu şeyleri yakıştırabildiğinizdir.

Ve sonra da buna nasıl kadere iman gözüyle hak verebildiğinizdir.Tanrısal ve kutsal saydığınızdır.

Elbette ki tanrı yoktur ve bu çocuğun başına bu talihsizlik gelmiştir.Ama sorun şudur ki mutluluğun sevgili tanrısının kendi suretinde yarattığını iddia ettiği sevgili ademsoylu yaratıklarının dünyasında bunlar olmamalıdır.

Oluyorsa birşeyler eksiktir.O da tanrının kendisidir.

 

saha

Asistan
Katılım
12 Mart 2008
Mesajlar
123
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
İki türlü kaderimiz vardır.

1.)Mutlak kaderimiz, yani İrade-i külli:

Evrendeki İlahi bilgisayar olarak kabul edilen Levh-i mahfuzda kayıtlı olan ve Allah'ın iradesini yansıtan kesin ve değişmeyen kaderimizdir. Bu kader dua, büyü veya hiç bir güç, tedbir ve gayretle değiştirilemez. Bizim istek ve bilgimiz dışında oluşan bu kaderin kapsamına, doğduğumuz memleket, dönem, ailemiz, eşimiz, evladımız, işimiz, ecelimiz ve yaşamımızın derinden etkileyecek ve şekillendirecek olaylar girmektedir.

2.)Muallak kaderimiz, yani İrade-i cüzi:

Bu ise kişinin kendi iradesini kullanarak kaderini ve yaşamını şekillendirmesi olarak açıklanabilir. Bunlara özel zevklerimiz, meraklarımız, ikili ilişkilerimiz, olaylar karşısında verdiğimiz tepkiler ve bu tepki ve davranışlarımızı kontrol etme becerilerimiz örnek olarak gösterilebilir.

Mutlak kaderimizi oynanan bir oyunun kurallarına benzetecek olursak, muallak kaderimiz ise oyuncunun bu oyunu oynarken gösterdiği becerilerin tümüdür. Buna en iyi örnek olarak tavla oyununu göstermek mümkündür. Tavla oyununun kendisine özgü kuralları mutlak kader olarak kabul edilmelidir. Gelen zara göre oyuncunun pulunu kaçması, kapı alması, bazen rakip oyuncunun pulunu kırması nasıl bir ustalık gerektiriyorsa, kişide yaşarken aynı ustalığı göstererek yaşamını şekillendirebilir. Oyuncunun oyun süresince zarının iyi gelmesi oyuncu usta değilse maçı kazanmasına yetmeyeceği gibi zarı pek iyi gelmese de usta bir oyuncunun maçı kazanma şansı oldukça yüksektir. Çocukluğu ve gençliği sorunlu olan bir kişi zamanla yaşamını akıllıca şekillendireceği gibi, yaşamı her bakımdan olumlu olan bir kişinin yanlış davranışları onun yaşamında çok kısa bir süre sonra olumsuz olayların görülmesine neden olacaktır. Ama imkanları kısıtlı bir insan akıllı hedeflere yönelerek yaşamını belli bir süre de olumsuzdan olumluya dönüştürebilir. Yani o kişi, gelen zarlar iyi olmasa da oyunu iyi oynayarak maçı kazanmıştır. Hatta kaderi bir kişinin yaşamını şekillendiren olaylar dizisi olarak görmekten ziyade, o insanın gelişimini ve tekamülünü sağlayan bir eğitim programı olarak kabul etmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Allah bildiği için yapmıyoruz. Biz yapacağımız için Allah biliyor.
 

egkhan

Öğrenci
Katılım
6 Nisan 2008
Mesajlar
87
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
oracagda, önceki mesajımda açıklamaya çalışmıştım.
"önceden bilmek" kavramı mesela. Ya yanılgı var ya yanıltmaca.Çünkü zamanla bağlı olmayan varlık için "eğer O önceden biliyorsa" demek O nu algılayamamaktan ileri gelir.Hala insani sınırlılıklarla bir İlah tasavvur etmeye çalışıyorsun demektir. Halbuki O bu tür (zaman,mekan) gibi acizliklerden muaftır.
yine aynı yanılgı içinden bakıyoruz meseleye. İlah 'ı insani değerlerle yargılamaya değerlendirmeye çalışıyorsunuz. Nasılki zaman fanusunun dışındaki bir Varlığa "önceden nasıl bilebilir" diye itiraz etmek ANLAMSIZ ve YANLIŞ ALGILAMA sonucu ise, yine sebep-sonuç ilişkisi ağının dışındaki bir Varlığa
"böyle olunca böyle olacağını biliyordu da neden böyle yapmadı, niye buna izin verdi" falan gibi sorular sormak ta yine aynı ANLAMSIZ ve YANLIŞ ALGILAMA nın eseri.
Zira; öncelikle ahiret diye bir alemin varlığına inanıp, bunun anlamını kavramadan bazı şeyleri tartışmak anlamsız olacaktır.O yüzden inanmasanız da öyle olduğunu varsayarak hareket edebilelimki bu dinin getirdiği düşünce sisteminin kendi içinde çelişmediğini görebilelim.İnanırsınız inanmazsınız sayı duyarım.Ancak yüzyıllardır çelişik gösterilen birçok şey yanlış algılama ve algılatmaların eseridir.Şimdi biraz daha açarsak:
dünyadaki nesneleri,canlıları,parçacıkları incelediğinizda hep sebep-sonuç ilişkisini görürsünüz.İnsanın zihinsel süreçlerinde de hep sebep-sonuç eğrisi mevcuttur.
Eğer bir akarsu diğerinden daha derinde akıyorsa, debisi yüksek olduğundan, ya da başlangıcı ile sonu arasındaki yükselti farkı fazla olduğundan böyledir.
"Bu böyledir, çünkü...." şeklindedir halkalar.
Yani siz neden bu akarsu daha derinden akıyor, diğerinden farkı ne ?
diye sorarsanız, cevabı mevcuttur. Bu sebeptendir.
Sıra arkadaşımla aynı dersleri aldık ama neden o fizik sorularını benden hızlı çözüyor ? diye sorarsanız.Mesela;
siz evde Avrupa Yakasını izlerken, arkadaşınız 3 hafta boyunca fizik pratiği yapmış, konuya hakimiyetini,yorumlama süratini geliştirmiştir.
Bu soruyu sorarsanız.İşte bu yüzdendir.
Kızılırmak ın Küçükdere den daha derin bir yatakta akmak için daha fazla eğim farkına İHTİYACI VARDIR.ya da DAHA YÜKSEK DEBİYE.Bunlar olmadan bunu YAPAMAZ.
O arkadaşın bu kadar başarılı olabilmesi için 3 hafta boyunca soru çözmeye İHTİYACI vardır.Matematiksel işlem gücünün kuvvetli olmasına İHTİYACI vardır.
Başka türlü bunu YAPAMAZ.
Fakat Allah(c.c.) sebepleri yaratandır. O'nun bir sebebe muhtaç olması nasıl düşünülebilir ???
İşte kopulan nokta burası şahsi kanaatimce.İnsanoğlunun bunun idarkine varması ve daha önemlisi kabul edebilmesi zordur. Yani "sebepler olmadan bir şey gerçekleşebilir mi ?" sorgulamasını yapıp, "ben buna inanmıyorum" diyebilirsiniz elbette.Ancak Zihninize biraz fazla mesai yaptırırsanız eğer, çok basit bir yanılgı eseri yukardaki çocuk örneğinde nasıl bir hata olduğunu görürsünüz.
"Allah bu çocuğun bu zulme maruz kalmasına nasıl izin veriyor ? Neden bu çocuğun başına böyle bir şey gelmesi olayını yaratıyor."
İnsana ait sınırlarla, Allah'ı nitelemeye çalışıyoruz ???
Sebebe ihtiyacı olmayan bir Varlığa "neden böyle oluyor? neden böyle yapıyor?" diye sorular sormak ANLAMSIZdır.Yanlış anlaşılmasın. "O'na isyan edemezsin,O sana hesap vermez" tarzında bir bakışla söylemiyorum.Düşünce sistemi açısından,
insan ve eşya her işinde sebep ve sonuçlarla bağlı, onlara muhtaç.
Ama Allah ın böyle bir ihtiyacı yok.İşte bu yüzden ANLAMSIZ.Aynen şu örnekteki gibi anlamsızlık söz konusu:
Kuşlar niye uçmadan önce jet yakıtı içmiyorlar ? demek gibi.
Uçakların uçmak için yakıta ihtiyacı var.Yakıt olmadan uçabilir mi bir Boeing ?
Uçamaz. Ama eğer kuşların uçarken benzin,fuel-oil falan kullanmadığını kabul ediyorsak(etmeyene de saygılar) öyleyse kuşa nasıl bu soruyu sorarsınız ?
"Nasıl olur da benzin almadan uçuyorsun? Senin uçman ile benzin almaman bir tezat. Çünkü uçmak ancak benzinle olabilir."
derseniz eğer, işte size kuşun cevabı:
"İyi ama siz aciz insanlar benzinle çalışan o uçaklarla uçamıyorsunuz.Oysa benim sahip olduğum kudret sayesinde benzin falan almadan da uçmak özelliğim var.Benim benzine ihtiyacım yok uçmak için.O senin acizliğinin sonucu.Bana neden böyle anlamsız sorular soruyorsun ? Öncelikle benim uçuşum ile senin uçakla uçuşunun çok farklı olduğunu anlaman gerekli."
Not: Allah c.c nin bir benzeri örneği elbette yoktur.Kuş dediğimiz canlının sahip olduğu birçok noksan ve ihtiyaç kafa karışıklığına sebep olmasın.Burada olaya sadece "uçma" olayını ele alarak yaklaşıyoruz.yoksa kuş ta uçarken ATP harcar.O da ATP ye muhtaç.Ancak Allah c.c. nin hiçbir muhtaciyeti yoktur. O yüzden olayın anlatmak istediği sadece bir alet ve o alet için yakıt olmadan uçamayan bir yaratık(insan) ile kendiliğinden uçabilen kuşun durumundaki espridir.
Allah hiçbir işinde sebebe muhtaç değil.
Dolayısıyla "neden verdi neden aldı neden izin verdi" gibi sorularda Allah kavramını yanlış anlamanın eseridir. O sebeplerle bağlı dünyanın dışındadır.
Gel gelelim, O'nun her işi bu evren içinde de bir hikmete sahiptir.Ancak bunu her zaman anlamamız mümkün değil.
"bu biçare kadersiz hep yenik taraf olacaktır.Yaşadığı sürece elinden her şey alınmış olacaktır" önermesi ne kadar doğru acaba ?
Bu ihtimallerden sadece birisi. Bu tasvir ettiğimiz olaydan çok çok daha kötülerine maruz kalıp ta bambaşka insanların var olduğunu siz de biliyorsunuz ben de.Söz gelimi, küçük yaşta babasını kaybeden Mustafa'nın bir de üvey babası olur zamanla.3 te üvey kardeşi.o yaşta öz babasını kaybeden ve yepyeni bir hayat tarzına yabancı bir evde üvey baba ve kardeşlerle yaşayan bir çocuk.daima sessiz,içe kapanık.Askeri okula gitme isteğinde yaşadığı bu ortamında büyük etkisi olacak,daha ilerilerde üvey ailesiyle çok daha büyük soğukluklarda yaşayacaktır. Böyle travmalı bir çocukluk geçiren şahsın bir milletin yeniden dirilişine önderlik etmesi,tarihin gördüğü nadir adamlardan biri olması,uzatmaya gerek yok, kendi adı yeter, Atatürk olması sanırım yeterince ikna edici olacaktır.
Demekki psikolojik açıdan yıkımlar ve bir çocuk için çok ağır imtihanlarla hayata başlamak zorunda kalan bir insan ATATÜRK olabiliyor. Demek ki hayatı boyunca ezik,yenik,mahzun olmak onun MECBURİ KADERİ DEĞİLMİŞ.
Demek ki ortada bir SEÇİM varmış.
Başka birçok örnek bulabilirsiniz ki bunlardan en güzellerinden birisi de Apple ve Pixar ın başındaki adam Steve Jobbs'tur.Merak eden araştırabilir.
Ama Atatürk yeterli diye düşünüyorum ve devam ediyorum.
Şimdi gelelim olayın diğer boyutuna. İyi tamam bu olay bu çocuğun hayatını ezik eçirmesine mahkum olması anlamına gelmiyor.İyi ama bu çocuğa çoook büyük zarar veriyor.Bu zavallı çocuğa neden böyle bir şey oluyor ?O nun diğerlerinden farkı ne ?
Allah'ın adaleti şaşmaz.O mutlak adalet sahibidir.Ama şimdi burada bir "adaletsizlik" olduğu düşünülüyor birçok insan tarafından. Yine bir yanlış algılama. Adalet herkesin EŞİT OLMASI demek DEĞİLDİR.
Adalet herkesin yargılanırken EŞİT OLMASIDIR.
ve herkesin eşit şeyleri değil, her bireyin LAYIK olduğu şeyleri elde etmesidir.
--Eğer bu çocuk yaşadığı olayın etkisi ile psikolojik sağlığının bozulması sonucu ilerde bir cani,haydut olursa, mahkemede ondan bunların hesabı sorulmayacaktır.Ama akli dengesi yerinde olarak bu cürümleri işlerse aynen kendisine o kötülüğü yapan gibi cezasını çekecektir.
mahkemeyi hesaba katmadan bir düzende adalet olup olmadığına karar vermek olabilir mi ?O şekilde bakarsak
"suç işlendi.Demekki adalet yok."
"Ama biz bunu asacağız eğer mahkemede suçlu bulunursa"
"mahkeme diye bir şey yok.bu düzen adil değil"
?????
Mahkemeyi hesaba katmadan düzeni yargılamak eyleminin kendisi adil bir yaklaşım değildir.

ekşi sözlük yazarına:
-Soluduğun oksijeni sen kendin yoktan mı üretiyorsun ? yoksa doğduğundan beri beleş mi soluyorsun ?
-Görme,işitme,dokunma yeteneklerini kazanmak için ne gibi bir çaba sarfettin ?
-Ağzına attığın Antep baklavasının sende uyandırdığı müthiş haz, tat, ve keyiften gülümseme durumundan şikayetçi misin ? "Hayır"
Dilindeki tat alma resptörlerinden gelen verinin beyninde sana bu mükemmel hazzı yaşatacak şekilde yorumlanması düzeneğini sen mi akıl ettin ? Sen mi tasarladın? Sen mi ürettin? Nerden aldın ? Kaç para verdin ?
-bu içinde yaşadığın, bedeni(hani genlerinden de şikayetin var ama) elde etmek için ne gibi zorlu mücadeleler verdin ? hangi değerli madeni,parayı ya da tahvili bozdurdu ? Ne verdin de satın aldın ? Yoksa altın tepsi de elinde mi buldun ? Madem çok şikayetçisin, kolunu bizim biradere, böbreğini üst komşuya,burnunu da Türk estetik vakfına bağışlamaya razı mısın ?
--insan para harcamadan bedavaya aldığı maldan şikayet ederse, buna ne derler:
NANKÖRLÜK.
(herkese kendi dilinden cevap ;) Ekşi sözlükçüye de böyle cevap)
---------------------
belki bilindik ama Çok Güzel bir örnek:
Bill Gates Türkiye'ye geldi.Adamın bize yardım etme gibi bir zorunluluğumu var ? Hayır.Yolda karşısına çıkan ilk dilenciye 100 dolar, ikinciye 45 dolar, üçüncüye de 1000 dolar verdi. Ortadaki "bana niye 45 verdin, bu adaletsizlik değil mi?" diyor.Ya arkadaş yolda yürüyordun, taş atmadın kolun yorulmadı, havadan 45 dolar aldın.Bir de adama isyan,sitem ediyorsun.El-insaf.
Gates in sana borcu mu vardı ?
sana para vermeye mecbur muydu ?
Gatesyanından yürüyüp geçip gitse sen "dolar" nedir bunu bile bilmeyecektin.
Yaptığın biraz ayıp olmuyor mu ?
-----------
 

egkhan

Öğrenci
Katılım
6 Nisan 2008
Mesajlar
87
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
uzunca yazının sonunda kilit noktaları yinelemek istiyorum:
-Zaman dediğimiz şey yalnızca bu evren için geçerli olan ve bu evren içinde bile şartlara göre değişebilen müthiş esnek bir kavramdır.Allah zamandan bağımsız olduğu için "önceden bildi" cümlesi havada kalır.,
-Sebepler yalnızca bu evrendeki varlıkların bir ihtiyacıdır.Evrenin kendisi var olmak için bir sebebe ihtiyaç duymuştur.İçindeki müthiş enerjinin ortaya çıkması ve infilakı ile ancak var olabilmiştir.Sebepler düzenini Yaratan, hiçbir işinde sebeplere ihtiyaç duymaz.
-Mahkemeyi,mahkemede geçerli olan yasaları,cezaevini hesaba katmadan bir düzenin adil olmadığına hükmetmek eylemi kendisi ADİL bir yaklaşım değildir.Çarpık bir yaklaşımdır.
-Adalet herkesin eşit olmasını gerektirmez
-Adalet herkesin YARGI ÖNÜNDE EŞİT OLMASIDIR.
-Adalet herkesin aynı şeyi değil LAYIK OLDUĞUNU BULMASIDIR.
-Bir pilot uçağının tek motoru bozulunca pes edip gözlerini kapatıp himalayalara da çakılabilir, uçağın 3 moturu da arızalıyken var olan en uygun zemine olabilecek en yumuşak düşüşü de yapabilir.hayatını kurtarabilir.Eğer uçağı kendi sabote etmedi ise, her şeyi denemesine rağmen uçak çakıldı ve pilot hastanede.Mahkemede beraat, takdir ve istirahat...Ölürse ardından saygı duruşu...Yani mükafat...
-hiçbir şey yapmadan sahip olduğu onca şeyden hiç bahsetmeyip,sanki hak edip te kazanmış gibi davranmak.ve sonra bu bedava elde ettiklerini "falancanın şunu var da ben de nasıl yok" diye isyan,itiraz etmek ?
veeee en çok takıldığım nokta.
Allah'ın bu çocuğun başına gelenleri levh-i mahfuza yazması mide bulandırıymış!!!
1-Allah levh-i mahfuza yazdı cümlesinden bir insanın deftere not yazmasını anlamamalısınız.zaman,yazmak,defter orada mecazdır.Zavallı zihnimiz ancak örneklemelerle anlayabilir.
2-Programlama dilini geliştiren adamın yaptığı iş mide bulandırıcı mıdır?
Ortalıktaki miyonlarca irili ufaklı virüs o dil ile, o teknoloji ile yazıldı.Binlerce insanı mağdur etti,perişan etti.Canına okudu hatta.Programlama dilini geliştiren adamın suçu mudur ? Biri alır veritabanı otomasyonu yazar binlerce insanın işini kolaylaştırır.Biri tutar virüs yazar binlerce insanın canını yakar.Mide bulandırıcı işin sahibi o dilin geliştiricisi değil o virüsü yazan haysiyetsizdir!!Buna dikkat!!!O dilin geliştiricisi o hacker ın başına silah dayayıp ta mı virüs yazdırdı ?
bir insanı itham ederken çok dikkat etmek gerekir.İyice ölçüp tartıp sonra itham edeceksin.
Hele de itham ettiğin Varlık bambaşka bir varlıksa "mide bulandırıcı" gibi sert bir cümleyi kullanırken 10 üzeri 5 kere falan düşünmek gerek diye düşünüyorum.
Çünkü insan hatalarla yaşar, ve eğer bu konuda hata yapıyorsan.....O yüzden kullandığımız ifadelere lütfen dikkat edelim.
"Halk-şer de şer yoktur, kesb-i şerde vardır" diyor çok büyük bir alim.
Benim aciz kanaatimce de böyledir.
Kötülüğün yaratılmasında bir kötülük yok.Sen hiç işlemezsen onun kimseye zararı var mı ? Kötülüğün işlenmesi kötüdür, yaratılması değil.
Sınav diyoruz ? Bir şey ifade ediyor mu ?
Sınav olması için çeldiriciler,yanlış ifadeler olması lazım.Yoksa onun adı sınav olmaz.Ölçme ve Değerlendirme bilimi böyle söylüyor.
-----------------
Son not: Atatürk'e dair bilgiye ilk kez burada rastlayan arkadaşlar için,
Ata'yı bize öyle az ve öyle yanlış anlatıyorlar ki.sadece kendi işlerine gelen kadarını kendi yorumlarıyla anlatıyorlar.Lütfen onu anlamak için okuldaki tarih kitaplarından medet ummayalım.Bağımsız kaynakları da okuyalım.Göreceksiniz ki, o, kitaplarda tasvir edildiği gibi bir misti-fantastik kahraman değildir.Bir insandır, ama sayısız yönden örnek alınası,hayran olunası bir insandır.Kahramanlığı da dehası da "abartılmaya" ihtiyaç duymaz.Bu bilgiye de basit bir google araştırması ile bile ulaşabilirsiniz.
----
Herkese saygılar.hakkım olmayan teşekkürleri ileten mehmet arkadaşıma da minnetler ;)
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sayın Egkhan,

Uzun uzun ama beyhude yazmışsınız. Pek adetim değildir ama size siz gibi uzunca bir cevap vereceğim. Övgüyü hak etmediğinizi sizde yazmışsınız zaten.Ben de öyle düşünüyorum.Örneklememi de baside indirgemişsiniz ki sizin söylediklerinizle aynı kapsamda olmadığı aşikardır.Kaderinde tecavüz olan bir erkek çocuğun programcı-hacker bağlantısıyla açıklanması gaddarlıktır.Bu olaya tanrısal prim verir bir zihniyettir.

Umarım herkes sıkılmadan okuyabilir.


Türkçe Sözlükte, "irade"nin birinci anlamı "istemedir. Aynı sözlükte "ruhbilim"deki anlamı için de "bir şeyi yapmayı veya yapmamayı belirten güc, istemek yetkisi" deniyor. Bu anlamı da, islam kelamındaki anlamına oldukça uygundur. "Cuz-i Irade" de, "kulli irade"nin yani olumluyu ve olumsuzu birlikte içine alan iradenin bu iki yandan yalnızca birine yöneltilmesi, yani bir şeyi yapma ya da yapmama yönlerinden birini seçmedir. (Gelenbevi Ale'l-Celal, 1316, 1/194) Demek ki irade bir "seçme"dir. Olumlu ve olumsuz, yapma ve yapmama yanları birlikte bulunurken "kulli"; bu yanlardan biri secildigi, istek bu yanlardan birine yöneltildiği zaman da "bölündüğü" için "cuz-i" adını alır. Böylelikle genellikle "kulli" irade Tanrı'nın iradesi, "cuz-i" irade de insanın iradesi olarak bilinir ki bu yanlıştır. Yani islam kelamındaki açıklaması böyle değildir.

Kısacası: "İrade", karşıya çıkan seçeneklerden birini seçmedir ya da seçebilme gücüdür. "İrade”si olan bir secim yapar; onu ya da bunu, şu yönü ya da bu yönü, şu biçimde ya da bu biçimde, olumlu ya da olumsuz doğrultuda seçer.

Ne var ki, Kur'an’ın pek çok ayetinde, hiçbir yoruma yer kalmayacak biçimdeki açık anlatımlara göre, insanın böyle bir seçim yapabilmesi, "Tanrı"nın iradesine, "Tanrı'nın dilemesine bağlıdır. Şimdi buna ilişkin ayetlerden bir kesimine bir göz atalım:

"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz..."

Diyanet çevirisidir bu. Ve bunu diyen söz, iki ayette aynen yer alıyor. (Bkz. İnsan suresi, ayet 30; Tekvir:29).

Bu ayetlerin açıklamasıysa, insana, bir şeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü şöyle dursun, bir şeye yönelme, bir şeyi dileme, isteme özgürlüğünün bile verilmediği son derece net bicimde anlatılıyor.

Çünkü bu ayetlere göre, herhangi bir konuda Tanrı dilemelidir ki, insan dileyebilsin. İnsan dilemesini, istemesini Tanrı dilemiyor, istemiyorsa, insan dileyemez, isteyemez.

Yine Diyanet'in çevirisinden:

"Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar." (En'am suresi, ayet:39).

"Ey Muhammed! Rabbin dileseydi, yeryüzünde insanların hepsi inanırdı." (Yunus suresi, ayet: 99).

Kuran’ın Tanrı'sının şu sözü ne denli açıktır:

"Biz dilesek, herkese hidayet verirdik. Fakat cehennemi tamamen cin ve insanlarla dolduracağıma dair, benden söz çıkmıştır." (Secde suresi, ayet: 13).

Şu ayetler de az açık değildir:

"Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet’e acar. Kimi saptırmak isterse, göğe yükseltiyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları, küfür ve karanlığında bırakır." (En'am suresi, ayet: 125).

"Üstün delil Allahın delilidir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi de!" (En'am, ayet: 149).

İnsan iradesine özgürlük tanımayan bu ayetleri yorumlamada nasıl zorluk çekildiğini ve bu zorlama yorumların nasıl bir komedi durumunu aldığını görmek için "akaid" (kelam) kitaplarına şöyle bir göz atmak yeter. (Örneğin Ebu Mansuri'l- Maturidi, Kitabu't-Tevhid).

Birkaç ayet daha:

"De ki: Allah size bir kötülük dilese veya bir rahmet dilese, sizi O'na karsı kim savunabilir?" (Ahzab suresi, ayet: 17).

"Allah size bir zarar gelmesini dilese, O'na karşı kimin gücü bir şeye yeter?" (Feth suresi, ayet: 11).

”Helak ettiğimiz hiç bir ülke yoktur ki, hakkında bizce bilinen bir yazgı olmasın” (Hicr suresi, ayet: 4).

”De ki, Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez” (Tevbe 51)

”Kıyamet gününden önce ortadan kaldırmayacağımız veya çetin azaba uğratmayacağımız bir şehir yoktur. Bu, kitapda yazılıdır.” (17/58)

”Rabbin dileseydi bütün insanları tek bir millet yapardı. Fakat onlar ihtilafa düşmeye
devam edecekler. Ancak rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. ZATEN RABBIN ONLARI BUNUN İÇİN YARATTI. Rabbin 'Andolsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım' sözü yerini buldu.” (Yusuf 118-119)


Bu doğrultuda Kuran’da pek çok ayet ve ayet hükmü vardır. İslam kelamcısı, "Tanrı dilediğini yapar" (Hud, ayet: 107) ilkesini benimsemiştir. Tanrı dilerse insan iradesini iyiye, dilerse kötüye yöneltir. Anlatılan bu. Bu benimsenince de "insan iradesi" havada kalır.


Fakat Kuran’da aynı zamanda insanın iradesi olduğunu düşündürecek tipten ayetler de vardır. Bu tür ayetlere örnekler:

“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?” (10-yunus, 99)

“Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin” (18-Kehf, 29)

“Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.” (36-Yasin, 54)

”İstediğinizi yapın. Şüphesiz ki Allah, yaptığınız şeyleri hakkıyla görür.” (41-Fussilet, 40)

”Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.” (42-Sura, 30)

”İşledikleri her şey, kitaplarda mevcuttur. Küçük büyük hepsi satır satır yazılmıştır” (54-Kamer, 52-53)



Özellikle şu iki ayet arasındaki çelişkiye dikkat edelim:

”Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder.” (42-Sura, 30)

Burada başınıza gelen musibetin sebebi sizin yaptıklarınızdır der.
”Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen hiç bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan ÖNCE, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.” (Hadid 22)

Burada da Musibet'ler önceden bir kitapta yazılmıştır. Bu açıkça bir çelişkidir.
Aşağıdaki iki ayet te birbirleri ile celisir:

”Allah, dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı, fakat o dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir.” (Nahl, 93)
“İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve
azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki,” (Bakara, 213)

Aşağıdaki ayette ise en başta belirttiğimiz çelişkiyi bir arada buluruz. Hem inanmak Allah’ın iznine tabiidir, Hem de Akıl'dan bahseder:

“Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir.” (10-100)


Bu yüzden insan iradesi ve kader konusu islam yorumcularını çok düşündürmüş ve bazı din alimlerinin bu konuya kafa yormaktan kafayı üşüttüğü söylenmiştir.

Doğal olarak, bu konuda farklı yorumlar ve sonuçlar da ortaya çıkmıştır islam dünyasında. Örneğin, Cebriyye mezhebi ayet ve hadisleri göz önünde tutarak, insanın iradesizliğini kabul etmek zorunda kalmıştır.. Bu mezhebe göre, insan, "cansız varlıklar" gibidir. Kesmeye yarayan bir bıçağın, yelden sallanan bir ağacın ya da savrulan bir nesnenin, açılıp kapanan bir kapının nasıl özgürlüğü yoksa, insanın da birşeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü yoktur, ne yapıyor ya da yapmıyorsa, zorunlu olarak yapıyor ya da yapmıyordur. Es'ari mezhebinin görüşü de buna yakın olduğu için "orta dereceli bir zorunluluk" (el cebru'l mutavassit) görüşü savundukları kabul edilir. Maturidi meshebi cesitli yorumlarla "insan İradesi”ni biraz kurtarma çabasını gösterir. Mutezile mezhebi biraz daha çok gösterir bu çabayı. (Bu mezhepleri bir arada görmek için Hayali, Serhu Kasideti'n-Nuniyye,Osman el Uryani, Hayru'l- Kalaid Serhu Cevahiri'l Akaid'e bakabilirsiniz.)

Halbuki dinlerin tanrısal olduğu bakış açısı bir kenara bırakıldığında çözüm basit,

Tanrı varsa, Kader vardır.
Kader varsa, Kitap yoktur.

Sadeleştirirsek,

Tanrı varsa, Kitap yoktur.

Tanrı geleceği biliyorsa, değiştiremez.O zaman, önceki bilgisi yanlış olur.

Tanrı, yeni bir şey öğrenemez.O zaman önceki bilgisi eksik olur.

Dolayısı ile tanrı tüm olan biteni olmadan bilmek zorundadır, Ve bu değiştirilemeyeceğinden;

Her şey önceden belli olmalıdır.Ve değiştirilemez olmalıdır

Kısaca, tanrının iradesi,tüm iradelerin özgürlüğünü geçersiz kılar.

Kitap ve Peygamber ise “müdahale”dir.Önceden belli ve değişmeyecek olana müdahale anlamsızdır

Bu müdahale, önceki bilgide hiç bir değişikliğe yol açamaz.

Çünkü kitap göndermek,”Neler olacak ben de bilmiyorum” demektir.

Kitap göndermek, Özgür iradenin tescilidir.

Özgür iradeyi kabuldür.

Fakat tanrı varsa,Hiç bir irade özgür olamaz.Hiç bir irade tanrının izni ve bilgisi haricinde iş göremez.

Dolayısıyla, din ve özgürlük kavramları, bir arada çelişkisiz duramaz,
Bu çelişki, dinlerin doğasında vardır.

Ve bu çelişkiyi çözmeye çalışmak beyhudedir.

İşte bu sebeplerden dolay Sayın Egkhan hala midem bulanmaktadır.Eğer tanrı varsa bütün bu beşeri sıkıntının yegane sorumlusudur.

 

mehmet

Müdavim
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Hayırlı günler orcagada arkadaşım;

En son yazınınızla ilgili müsaade ederseniz bir iki yorumda bulunmak istiyorum.

Şimdi benim anlamadığım mesele şu;

Siz neden her zaman kurandan örnekler veriyorsunuz?
Sizin için o sahtekâr bir adamın kitabı değil miydi?
Sizin için onun bir sahibi de yoktu değil mi?

Siz neden sahtekâr ve sahipsiz bir kitaptan bize örnek veriyorsunuz?
Bizim için o kitap kutsal veya değil veya çok değerli bir hazine.

Önceki mesajlarımda da belirttiğim gibi bir konu başlığı altında o kitabın yazılarını lehte delil olarak kullanırken, bir başka konu başlığı altında ise o kitabı yerden yere vurmaya çalışıyorsunuz.
Meseleyi biraz daha açarsam;
Bu konu başlığı altında Kuran’ın sözlerinin doğruluğunu kullanıyorsunuz.
Ki biz hiçbir ayeti ve mealini inkâr etmeyeceğimizi biliyorsunuz.

Ama bir başka konu başlığı altında Kuran’daki hesap hatasının varlığını ispatlamaya çalışıyorsunuz.
Lütfen buna bir son verin.
Ya doğru, ya yanlış.
Bunun ortası yoktur.

Konu hakkında mesaj yazmayı düşünmüyordum.
Çünki; önceki yazdıklarımın aynısını yazmak, sizde bilirsiniz ki insanı sıkıyor.
Ama burada biraz farklı bir durumdan bahsetmişsiniz.
Masum bir çocuğun tecavüze uğraması meselesi;

Şimdi sebepler dünyasında yaşıyoruz.
O çocuğu kötü insanların arasına bıraksak ve ona tecavüz edilse bu işten Allah’ı nasıl sorumlu tutabiliriz?
Sorumlu arıyorsak önce o devletin ve hükümetin kanunları sorgulanmalı, adalet kavramı sorgulanmalı,cezalar sorgulanmalı,caydırıcılık derecesi nedir?
Eğer cezalar caydırmıyor ise; o zaman bunların olmaması için hiçbir sebep yok.
Sonra yine o devletin kolluk kuvvetleri sorgulanmalı.
Sonra o çocuğu yalnız başına bırakanlar sorgulanmalı.
…….
…….
Evet, böyle bir olay Allah kimsenin başına vermesin ama maalesef ülkemizde oluyor.

O zaman iki ihtimal var.
Ya o çocuk büyüyecek ve “ben böyle vatanın,böyle milletin,böyle adaletin,böyle…….”deyip eline geçen ilk fırsatta ülkeyi yakmaya çalışacak ve imkanı nispetinde masum insanlara zarar verecek;Ki başka hiçbir şey onu teskin etmez.

Veya o çocuk çekmiş olduğu bu sıkıntıyı ahir ömrüne kadar sabrederek devam ettirirse, vede ahirete itikadı varsa; o adamı Rabbine havale edecek.(Buradan hiçbir şey yapmayacak anlamı çıkartılmasın, onu yakalatmak ve hak ettiği cezayı verdirmek için elinden geleni yapacak)
Onun Rabbi de o çekmiş olduğu sıkıntıya mükâfaten ihsanlarını verecek, o zalim adamı da en acı bir şekilde cezalandıracak.

Sonuç olarak;
Ya kaderi tenkit edecek, Allah’a isyan edecek, ilk şıktaki gibi millete zararlı bir hale gelecek.
Ya da ikinci şıkkı tercih ederek vatanına, milletine, dinine, diyanetine hizmet edecek ve mükâfatını da Allah’dan bekleyecek.

Saygılarımla
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili Mehmet,

Ben inanmasamda sizler için en iyi referans neyse onu kullanıyorum.Burada Karl SAGAN ve NİETCZE'den örneklemeler yapsam sizce daha makul mu olurdu?

Nihayetinde ortak olarak sorumlu tutulduğumuza siz nederen inanıyorsanız bende oradan cevap vermeliyim ki elle tutulur olsun.

Saygılar...
 

bulmeh

Müdavim
Katılım
26 Temmuz 2007
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
Sadece konuya, tutarlı olsun diye, doğruluğuna inanmak istemediğiniz kaynaktan örnekleme yapmanız ne kadar elle tutulur olabilir ki ?
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sayın Bulmeh,

Elle tutulur olmadğının zaten farkındayım.Ama sizi anlamıyorum.Yani kuran sadece ben ya da diğer ateistlerce inanılmıyor diye kaynak olarak kullanılaz mı?

Ben demiyorum ki kuran doğrudur herşeye yeter diye.Bu inanırların iddiasıdır.Bu aşamada size olayın nesnelliği itibar ettiğiniz kaynakların en çok tutulanı olan kuranı (yani sizce allahın kelamını) örnekleyerek anlatmak gayet mantıklıdır.

Eğer kuranı değilde dediğim diğer kaynakları öne sürsem hiçbir mana içermez diyerek yalanlayabilirsiniz.Ama kuranda yazanla size örnek verdiğimde daha çok düşünmeye itmiş olurum.Çünkü kuran hemen herkesin elindedir ama benim hobi olarak okuduğum kitapları çoğu kişi elinde bulundurmayabilir.

Nihayetinde kurandan örnekleme yapmak mantıklıdır.

Saygılarımla...
 

bulmeh

Müdavim
Katılım
26 Temmuz 2007
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
orcagada dedi ki:
Ben demiyorum ki kuran doğrudur herşeye yeter diye.Bu inanırların iddiasıdır.Bu aşamada size olayın nesnelliği itibar ettiğiniz kaynakların en çok tutulanı olan kuranı (yani sizce allahın kelamını) örnekleyerek anlatmak gayet mantıklıdır.
İşte bu yüzden bende diyorum ki, doğru olduğuna inanmadığın kaynaklardan örnekler verirken (inanmadığın için), örnekleri kendinize göre düşüneceğinizden yanlış sonuca varma ihtimaliniz yüksektir. Mesela;
Aşağıdaki ayette ise en başta belirttiğimiz çelişkiyi bir arada buluruz. Hem inanmak Allah’ın iznine tabiidir, Hem de Akıl'dan bahseder:
“Allah’ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz. O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir.” (10-100)
şeklinde verdiğiniz bir örneği ele alalım.
Burada, bence hiç bir çelişki yok. Şöyle ki;
Daha önceden bir arkadaşın verdiği programcı örneğinden yola çıkacak olursak, eğer programcı programını yaparken tüm şartları doğru düşünüp yazdığına göre programın başından sonuna kadar nereye gideciğini bilir, önüne çıkan şartlara göre nereye yol alacağının kurallarını kendisi koyduğu için daha önceden bilecektir. Burada şöyle bir soru işareti olabilir. 'Peki, ya programı yanlış yazmışsa?', işte burada sizin inanmadığınız kaynaktan nasıl yanlış sonuca gidileceğini, yani yanlışı, doğruyu Allah'ın yarattığına inanmadığınız için böyle eksik sorularla doğru olduğunu ispat etmeye çalışmanın ne kadar mantıklı olacağını artık siz düşünün.

Burada benim anladığıma göre (yanlış anlaşılmasın haşa Allah'ın kelamına herhangi bir yanlış anlam katmaktan yine Allah'a sığınırım), buradaki izin, programcının her türlü şartı bildiği için program ondan izinsiz başka bir şarta yönelemediği gibi, Allah'ın (tabir'i caizse) tüm programı yaparken tüm şartları da bilmiş olması, yani onun bildiğinden başka bir ihtimal olmaması gibidir. İşte aklını iyi düşünüp kullananlar, karşısına çıkan yol ayrımlarında bunu düşünerek direksiyonu hangi yöne çevirse bile tüm yollar Allah'ın belirlediği yollardır ama direksiyonun kontrolü kişinin kendi elindedir, istediği yöne çevirebilir. Kötü yola çevireceği halde nereye gideceğini Allah zaten bildirmiştir. Sorumlu dümeni çeviren kişinin kendisidir.

Aslında bu başlıkta açılan üç konuda da yaklaşık olarak size bunu anlatmaya çalıştık. Din bilimi diğer konular gibi sadece düz mantıkla tartışılamaz. Çünkü Din inanmayı gerektirir, yani diğer ilimler gibi bildiklerin, okudukların, duydukların ve gördüklerin yeterli değildir. Eksik olan bir seçenek daha vardır o da 'inanmak'. Bu eksiği tamamlamadan, ne kadar tartışırsanız tartışın beyhudedir.

 

spider_9600

Asistan
Katılım
4 Şubat 2008
Mesajlar
339
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
yaw buna bi doğa kanunu gibi bakınn




bide herşey bi değişim içindedir.bu değişim içinde de herşey belirli bir kural içinde dewam eder(doğar büyür yaşar ve ölür).bunlar hep böyle kısır bir döngüdür tabi bu dünya için geçerli kanımca.hani atomların nasi dawranacağını bilmem kaç saniye önceden biliyomuş.bunlar boş işler bence o kadar iyiyse bi insanın kaderini bilsinn kader tabi wardır Peygamberimizin dediği gibi ''deveni sağlam kazığa bağla sonra Allah'a tevekkül et'demiş buda yanlış kader inancıdır.bişeler yazdım iyi kötü değerlendirmesi size kalmışş
 

egkhan

Öğrenci
Katılım
6 Nisan 2008
Mesajlar
87
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
--zamansız Varlık diyoruz, "önceden biliyorsa" içeren cümlelerde hapsolunuyor...
--Sebebe ihtiyaç duymadan iş görebilen Varlık diyoruz, "neden yapmadı, neden böyle yaptı, neden izin verdi, niye böyle değil de böyle etti" içeren sorgular yapılıyor...
--olayın adiliyeti ve zulmün mümküniyeti sorgulanıyor, ama ne mahkeme ne cezaevi hesaba katılmıyor...
--başka birisi de "hiçbir şeyimi ben seçmedim, ama cezası bana yükleniyor" diye feveranda. Ama sahip olduğu (sayısını hesap etmeye matematiksel zekasının yetmeyeceği o yetenekler,imkanlar,zenginlikler için harcadığın çaba ne ? ödediğin bedel ne ? ne verdin de aldın ? sorusuna cevap yok...
--kuran karşısında bizden çooook daha üstün insanlar pes etti,güçleri yetmedi.O yarışa hiç girmeyelim derim.Tek bir ayeti bile ömrünüz boyunca bilimle,felsefeyle,akılla açıklayamayacağınız gizler içerir.
---dinin yapısı sonraya kalsın. Önce bir İlah'ı anlayalım.Biraz daha Deist takılalım :) Gerisi daha anlaşılır olsun.
-- Ama (kabul et-etme) önce bir Allah kavramını anlaman gerekiyor(Tanrı değil,Allah. Tanrı kelimesi birçok insansı saçma hurafi niteliklerle dolu fantastik hayal ürünü karakterleri ifade eder.O yüzdendir zaten Allah'ı yanlış anlamalar, "tanrı" saçmalığı ile Allah'ı anlayamazsın.O'nun neden eşsiz olduğunu kavrayabilmen için tanrı saçmalığını aklından atarak düşünmen gerekli(bu söz aynı zamanda haddim olmadan inanan kardeşlerime ve en önce de kendime bir sözdür.))
------
* C dilini geliştiren adamı bir bilgisayar korsanının hırsızlığı yüzünden yargılıyorsun farkında mısın ?
* Atatürk örneği belki de gözden kaçtı.Yineleyeyim.Travmalı,sancılı bir hayat ile başlayan serüven Atatürk olarak sonlanmış. Ne mahkumiyeti ? Ne mecburiyeti ? Ömür boyu ezik ? Ömür boyu yenik ?
----------------

bulmeh çok güzel izah etmiş.teşekkürler kendisine.benim yazdığım örneği kullanarak "çelişki" olduğunu sandığınız şeyin yanlış algılamadan ileri geldiğini göstermiş.Program örneğini lütfen inceleyin.özet:Hiçbir program programcısının yazmadığı bir kodu çalıştıramaz.(yani Allah'tan izinsiz, yemek,içmek,inanmak,uyumak,hapşurmak mümkün değil.Hepsi elbetteki onun izin vermesiyle mümkün)Programcı istese programından "ses" özelliğini kaldıramaz mı ? Bu durumda programcığın ses çıkarabilme,algılayabilme imkanı var mı ? Ve program kendisine gelen veriler,sistem çağrıları gibi koşullarda ne yapacağına cüz-i aklı ile "Artificial Intelligence-Yapay Zeka-Kodlanan Algoritma" ile karar verir.Programcı klavyeden bir tuşa basmaz, program işlemi yürütür.eeee o zaman demekki insan "aklı" ile KENDİ inanır.Ama Allah'ın izni olmadan hiçbir insan inanamaz.Gördüğünüz üzere çelişki bir yana inanılmaz bir düzenek var ortada.
-----------------
Ayrıca, yine bulmeh in değindiği bir noktadan söylemek istediğim, önemli olduğuna inandığım bir şey var.
Hani denildi ya "inanmak" boyutu girer işin içine, düz mantık yaya kalır diye.Hani bazı "akıllılar(!)" bu "dogmatik"
durumu kendilerince hor görür,bilimsel ya da felsefik bilgi karşısında daha az değerli olduğunu sanır.
Ama bu daha benimsediği şeyin ne olduğunu bilmemektir.
ZİRA BİLİM DE DOGMALARA DAYANIR
BİLİM DE DOGMALARDAN HAREKET EDER
YANİ BAZI ŞEYLERE İNANMAZ KABUL ETMEZSENİZ, BİLİMSEL BİLGİ "TAM BİR SAÇMALIK" OLABİLİR
BİLİM BU İNANÇLARINA VARSAYIM der.
örnek: bir defa bilim evrenin rasyonel, anlaşılabilir bir düzene sahip olduğu varsayımından hareket eder.Eğer bunu kabul etmezseniz, yani evrenin karmaşa ve keşmekeşlerle dolu bir yer olduğuna inanırsanız tüm bilimi kaldırıp çöpe atabilirsiniz. Zira bu durumda "test edilebilir hipotezler" sadece ama sadece tesadüfler ya da birbiri ile ilişkisiz olaylar oluverir.
daha somut örnek: matematik bilimi "tanımsız" ve "belirsiz" kavramları olmadan düşünelbilir mi ? bunlar olmadan matematiği anlamladırabilir miyiz ? örneğin sayı/sonsuz 0 veya sayı/0 belirsiz KABUL EDİLİR.bunların ispatı,nedeni yoktur. Hocaya sorarsınız neden böyle ? Çünkü öyle yavrum der. Bir şeyleri kabul etmeden ilerlemek bilimde de mümkün değildir. Nasıl cennet inancı dogmatik ise sayı/sonsuz un sonsuz a eşit olduğu bilgisi de dogmatiktir.
Yani bir bilginin değer ve disiplini hangi disiplinle ortaya konulduğundan daha çok akıl ile tüm disiplinlerden yola çıkılarak verilen hükme bağlıdır. Aksi bilim disiplininde ispatlanmamış bir dogma en az bilimsel bir bilgi kadr ÖNEMLİDİR.
Ve yineliyorum BİLİMİN KENDİSİ ZATEN İNANCA-VARSAYIMLARA DAYANIR.
-------
eğer argümanlara karşı argümanlar şeklinde ilerlersek daha sağlıklı bir tartışma olacağı kanısındayım.
Saygılarımla
 

egkhan

Öğrenci
Katılım
6 Nisan 2008
Mesajlar
87
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Teorik kavramlarımızla gerçek dünyayı anlamanın olanaklı olduğu inancı olmaksızın, dünyamızın iç uyumuna inanmaksızın, bilim denen şeyin ortaya çıkması beklenemezdi. Bu inanç her türlü bilimsel buluşun temel itici gücüdür ve daima öyle kalacaktır.

Albert Einstein
 

webdelisi

Asistan
Katılım
21 Haziran 2007
Mesajlar
462
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Şu ana kadar yazılanlar çok uzun okumadım başlığa cevaben şunu söylemek isterim.

İslamda 32 farz vardır ve bunu herkes bilir.Bu 32 şartın içinde imanın şartlarında Kaza ve kadere inanmak vardır.

Nasıl namaz kılmak dinin gereği ise kaza ve kadere inanmakta İslam dininin gereğidir.

Yok arkadaş ben inanmıyorum hiçbirşeye derseniz o da sizin seçiminiz olur.
 

egkhan

Öğrenci
Katılım
6 Nisan 2008
Mesajlar
87
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
sayın yndn;
-bu sizin inancınızsa başımızın üzerinde yeri var.
-Ancak bir iddia ise eğer;ispatlamak adına açıklama ve deliller,akıl yürütmeler sunmadığınız sürece sadece 22 karakterlik bir alfasayısal veri. (yani bu bir tek bilgisayarlar için anlamlı da o bakımdan.insanlar için anlamlı olması için daha fazlasına ihtiyaç var)
 

mehmet

Müdavim
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Hayırlı günler SDN üyeleri ve misafir arkadaşlarım.
Konunun kalan kısmı genel olarak Allah'ın varlığı üzerinde olduğu için yeni bir başlık altında devam ediyoruz.

Başlığımız:Allahı'ın Varlığının Bilimsel Olarak İsbatı


Ama kader ve kaza ile mesaj yazacaklar buradan devam edebilir bu konu başlığı altına devam edebilirler.

Saygılarımla
 
Üst