intibah
Asistan
- Katılım
- 10 Temmuz 2007
- Mesajlar
- 451
- Reaksiyon puanı
- 6
- Puanları
- 18
Tokat Gaziosmanpaşa üniversitesi’nin eski bir çalışanının, A.Selim Bilir ismiyle kaleme aldığı “Gaziosmanpaşa üniversitesinde Neler Oluyor?” başlıklı yazı, üniversitede bilimsel çalışmaların dışında nelerle uğraşıldığı konusunda önemli ipuçları vermişti.
A.Selim Bilir, habervaktim’de de yayınlanan ilk değerlendirmelerinin ardından, bununla yetinmeyerek GOü’de dönen dolapları ve eğitimin nasıl bir yara aldığını yeni bir yazı kaleme alarak gözler önüne serdi. İşte ayrıntıları:
“YAZIK OLUYOR üNİVERSİTEYE”
“üniversitenin eğitim, harcama personel ve diğer politikalarının doğurduğu olumsuzluklar ve bunların hem bireysel yansımaları hem de toplumsal ve kurumsal manada itibar sarsıcı sonuçlara götürmektedir” diyen A.Selim Bilir, “yaygın şikayetler ve rahatsızlık duyulan konular”ı şöyle sıraladı:
“-üniversitede uygulanan eğitim ve araştırma, personel ve harcama politikalarının birkaç isim tarafından yönlendirilmesi
-İhalelerde adam kayırma ve yasal işlemlerin uygulanmaması..
-Usulsüz ve kanunsuz iş yapma..
-örtülü- (gizli) harcama ve personel politikası
-Teknik ve mekanik analizlerin Masa başı çalışmalarıyla rapor edilmesi ve yapılmış gibi gösterilmesi…
-Personel alımlarında üst kurullarca oluşturulmuş objektif kuralların göz ardı edilmesi
-Usulüne uygun jürilerin ve değerlendirme birimlerinin kurulmaması
-Jürilere soruşturmacılara baskı yapılması ve yönlendirilmeye çalışılması
-Yönetime yakın olan ve görünenlere kadrolarının müktesep haklarının bekletilmeden verilmesi ve diğerlerinin yıllarca mağdur edilmesi
-Yönetim kurullarında bir kişinin birden fazla görev verildiği için birden fazla oy hakkının bulunması; alınan kararların objektif karar sürecine gölge düşürmesi..
-Kurullarda üst yöneticilerin düşüncelerinin empoze edilerek, psikolojik baskı ile kabul ettirilmesi ve kararların bu doğrultuda uygulanması.
-Yöneticilerin kurul kararları yerine kendi kararlarını esas alarak keyfiliğe yol açması.
-özellikle akademik harcırah, yolluk vs gibi kaynakların üst yönetim ve/ya yönetime yakın olanlara kullandırılması
-Yönetim anlayışının personel harcayan/öğüten bir sisteme dönüştürülmesi
-İdari ve özellikle akademik makamlara liyakate göre değil görev isteyene veya referansa göre atamalar yapılması
-Akademik yükselmeler ve yeni atamalarda standart objektif kuralların uygulanmaması; bunun da eğitim kalitesini olumsuz etkilemesi.
-Lisans mezunu deneyimsiz birinin hemen uzman olarak atandıktan sonra vekaleten de olsa önemli bir daire başkanlığına atanması…”
AKADEMİSYENLER KAYGILI İDARİ PERSONEL HUZURSUZ
Akademisyenlerin gelişmelerden kaygı duyduklarını ve idari personalin de huzursuz olduğunu kaydeden A.Selim İleri, bu konudaki yoğun şikayetleri de şöyle sıraladı:
“üniversitenin hâlâ gelişme stratejisi ve araştırma hedefleri, eğitim politikası ve öncelikleri oluşturulmamıştır. Kurulların işletilmediği ve akademik ilanlarda merkeziyetçi ve tepeden inmeci anlayış hakim olmuştur. Akademik elaman alımı ve jüri oluşumunda çoğu kere ilgili bölümlerin, bölüm hocalarının bile haberi olmamaktadır. Akademik liyakat ve kalite, tecrübe ve uzmanlık gibi kriterler rafa kaldırıldığı görülmektedir. Vizyonu ve başarısı yüksek bilim adamları her nedense idari makamlardan uzak tutulmaktadır. İdare-i maslahatçı kişiler idareci olarak seçilmektedir. İdari görevlilerin sık sık değiştirilmesi ile üniversite yönetim anlayışı yozlaştırılmıştır.
“SESİNİ çIKARMA YOKSA SüRüLüRSüN”
Mevcut yönetimin yolsuzluklarda özellikle kadrolara ‘yakınları’ doldurmaktadır ve ihalelerden nemalanmaktadır. İşini dürüst yapan insanlar yönetim tarafından tehditlere maruz kalmakta ve sindirilmeye çalışılmaktadır. özellikle idari personel ‘sesini çıkarma yoksa sürülürsün, makamından yada yerinden olursun’ tehdidi altındadır. üniversitede özellikle idari personel arasında en yaygın kanaatlerden birisi de ‘kimse bir üst makama ve konuma liyakatinden ve hizmetinden dolayı gelememektedir.’ Atama ve yükselmelerde menfaat ilişkisine ve torpile dayalı bir düzen kurulmuştur.”
A.Selim İleri’nin diğer önemli tespitleri ise şöyle:
GöREV DEĞİŞİKLİĞİ VE SüRGüNLERDE TüRKİYE REKORU
“Mevcut yönetimin görev süresince son beş yıl içinde daire başkanı, genel sekreter, şube müdürü, Fakülte, Yüksekokul, Enstitü sekreter makamlarından her birinde üç defa hatta dört defa görev değişiklikleri olmuştur. İdari personelden kadrosunun bulunduğu yerde çalışmayan ve 2547 sayılı Kanunun 13-b-4 maddesine göre görevlendirilen başka yerde çalışanların sayısı 350’yi geçmiş durumdadır. Toplam idari personel sayısı ise 650 civarında olduğuna göre üniversitedeki personelin yarıdan fazlasının görev yeri değiştirilmiştir. Derebeylik anlayışına benzer bir düşünce yapısı ile karanlık ilişkiler ağı içinde, yönetilmeye çalışılan bir kurumun bu anlayışla yaptıkları hem şimdi hem de gelecekte vicdanlarda mahkum olacaktır.”
“HAK EDİLEN KADROLARI VERMEMENİN AMACI NE?”
Projeleri ile uluslararası yayınları ile üniversiteye gerçek itibar kazandıran bilim insanları destek göreceğine 8 yıldır 10 yıldır kadro mağduru olmuşlardır. Bunların bir kısmı hak ettikleri, profesör, doçent ve yardımcı doçentlik kadrolarını mahkeme yolu ile almaya çalışırken, bir kısmı da hak ettiği kadroyu alabilmek için akla karayı seçmek zorunda bırakılmaktadır. Son günlerde ise yeni üniversitelerin açılması ile başka üniversitelere geçiş yapmaya başlamışlardır. Yönetime yakın olan veya öyle görünenlere kadrolarının müktesep haklarının bekletilmeden verilmesi ve diğerlerinin genellikle mağdur edilmesinin amacı ne olabilir? Personel alımlarında üst kurullarca oluşturulmuş objektif kuralların göz ardı edilmesinin amacının bu elamanların başka üniversitelere geçmesini sağlamak olduğu artık herkesçe bilinmektedir. Eğer objektif kriterler kısa süre içinde hayata geçirilmezse, yakında üniversitemizden diğer üniversiteler büyük bir göç yaşanacağı ve içi böylece boşalacağı artık kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.”
“EĞİTİMİN İçİ BOŞALTILIYOR”
“üniversite ve bilim etiği kalite ve liyakat kalite kriterlerinden ve çağdaş eğitimin gereklerinden habersiz mevcut elinde eğitimin içinin boşaltıldığı, silik ve sönük bir üniversite imajı güçlenmektedir. Eğer gerekli tedbirler alınmazsa bu gidişe dur denilmezse, Gaziosmanpaşa üniversitesi diplomasının fazla bir değeri ve önemi kalmayacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Bir hafta açılışta bir hafta kapanışta, bayramların önünde ve sonunda birer hafta, gençlik haftasında, ara sınav döneminde dersler fiilen yapılamaz durumdadır. Fiili olarak 14 hafta yapılması gereken derslerin yönetimin lakaytlığı ciddi takip sisteminin olmayışı buna zemin hazırlayan üniversite sözde faaliyetlerin yol açtığı kayıplar ve diğer teşvik edici unsurlar nedeniyle 4-5 haftalık eğitim kayıpları oluşmuştur. Bu gelişmeler karşısında dekanlıklar, müdürlükler, enstitülerin tedbir almadığı, ve hatta bu durumu problem olarak bile görmediğine şahit olunmaktadır.”
devamı aşağıda