|Ⓢєччαh|
Guru
- Katılım
- 12 Mart 2011
- Mesajlar
- 35,210
- Reaksiyon puanı
- 10,324
- Puanları
- 113
Elif, lam, mim... İşte bu Kitap... Onda kuşku yoktur. Müttakiler için bir kılavuzdur o. (Bakara, 2/1-2)
Başka kutsal metinler için sözkonusu olduğu gibi, Kuran-ı Kerim için de tarih boyunca zaman zaman literal anlamının ötesinde anlam arayışları sözkonusu olmuştur. Ya, bazı kelimelere, ifade ettikleri zahiri anlamın dışında ve çoğu zaman ona aykırı batınî anlamlar izafe edilmiş; ya da bazı kelimelerin ihtiva ettikleri harflerin sayısal değerinden bir takım hükümler çıkarılmaya çalışılmıştır. Meselâ beldetun tayyibetun ve rabbun ğafur/ hoş bir belde ve bağışlayıcı bir Rab! (Sebe, 34/15) ifadesinden 837 tarihi çıkarılmıştır ki, hicrî takvime göre İstanbulun fethi tarihidir.
Son yıllarda, bilgisayar sayesinde harflerin sayım dökümü daha da kolaylaştığından, meraklıları kendilerince çeşitli sayımlar yaparak Kuran-ı Kerimin harflerinden, kelimelerinden, sûrelerin âyet sayılarından bir takım sonuçlar çıkarmaya çalışmaktadırlar. Hatta, zaman zaman zorlamalarla yakaladıkları tevâfukları Yüce Kitabın yeni bir mucizesi olarak takdim etmektedirler.
Bu tür gayretler karşısında İslâm ümmetinde, ana hatlarıyla iki farklı yaklaşım gözlemlenmektedir:
a) Bir kesim, bu tür yeni mucizelerden etkilenip heyecanlanmakta ve bu tevafukların mutlaka bizim için işaretler taşıdığını düşünerek bunların detayını öğrenmeyi arzu etmektedir. Bunlara göre, eğer bu tevâfuklar ve işaretler asırlar öncesinde açıklanmış olsaydı, insanlar gülüp geçerlerdi; ancak içinde her şeyin ilmi bulunan Kutsal Kitap, sırlarını parça parça ifşa etmektedir ve henüz ondaki ilimlerin nihayetine ulaşılmamıştır. Kuran istatistikleri ve ondaki bazı kelimelerin sayısal değerlerinden çıkarılan sonuçlar geleceğe işaret eden şifreler taşımakta ve bu gerçek, Kuranın Allah katından olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır. Bu gibi mucizeler sayesinde müminlerin imanı pekişmekte, inkârcıların ise inkârı artmaktadır.
Yeni mucize iddialarını dillendirenlerden bazıları pervasızca bunu ben söylemiyorum, Kuran söylüyor gibi iddialı laflar ederken; bazıları da isabet ederse bu Kuranın mucizesidir; karavana çıkarsa benim kusurumdur gibi daha ölçülü ve mütevazı bir söylemi tercih etmektedir.
b) Diğer bir kesim ise yeni mucize iddialarını, özellikle 19 mucizesi ve Reşat Halifenin peygamberlik iddiasından sonra, daha bir temkinli değerlendirmeyi veya kökten reddetmeyi seçmiştir. Bunlara göre Kuran-ı Kerimin mesajı, anlamındadır, harflerini saymakla uğraşıp bunlardan sonuçlara varmaya çalışmak en azından abesle iştigaldir; hatta Kuran-ı Kerimin ruhuna ve misyonuna aykırı bir davranış biçimidir. Onun harflerinin sayısından ve dizilişinden hükümler çıkarılacağına dair ne bir âyet ne de bir hadis vardır. Bu yaklaşım tarzı Müslümanlara Kabbalist Yahudilerden intikal etmiştir ve bu anlayışla mücadele edilmesi gerekir; çünkü bidattir. Kuran-ı Kerimin tebliğcisi ve ilk yorumcusu olarak Allahın Elçisi böyle bir yöntemi bize miras bırakmamıştır. Sahabe-i Kiram da Kuran-ı Kerimi anlama ve yorumlamada böyle bir usule başvurmamışlardır.
Biz de deriz ki:
1. Kuran-ı Kerimin zahirine aykırı bir batını, batınına aykırı bir zahiri yoktur.
2. Geleceğe dair kehanette bulunmak tehlikelidir; bunu Kurana dayanarak yapmaya kalkışmak iki kez tehlikelidir.
3. Âyetlerden geçmişe dair işaretler çıkarmaya çalışmak da yararsızdır. İnsan isterse Goethenin bir şiirinden ya da Mustafa Kemalin Nutukundan da geçmişe ve hatta geleceğe dair esrarengiz işaretler çıkarabilir.
4. İnsanın, elindeki metne bir şifreler yumağı olarak bakması sağlıklı bir yaklaşım değildir. Özellikle, o sözün sahibi bunun apaçık bir kitap olduğunu belirtiyorsa... Ama bazı şiirler, şarkılar, kutsallık havası verilmiş metinler özel olarak bu amaçla yazılmış olabilirler; o metinlerden o yöntemlerle sonuç çıkarmak mümkündür. Şairlerin tarih düşürdükleri beyitler, İbn Arabi gibi müelliflerin bazı eserleri ve bazı doğu metinleri böyledir. Kuran-ı Kerim ise böyle değildir. O, insanlara bir mesaj iletmek için gönderilmiştir.
5. Bazı insanlar Kurandan kendilerince çok özel anlamlar çıkardıklarını düşünüyorlarsa ve buna inanıyorlarsa, bu yaklaşımları çok özel dairede kalmalı, umuma arz edilmemelidir. Çünkü eğer isabetsiz iseler halkı yanıltmış olurlar; yok isabetli iseler, meselenin künhüne vâkıf olamayanların kolayca inkâr etmesine sebebiyet verirler.
6. Kuran-ı Kerimden, geleceğe dair haberler, işaretler çıkarmak; zaten asırlardan beri mustarip olduğumuz kadercilik yaramızın kangren haline gelmesini intaç eder. Müslümanları irrasyonel düşünmeye sevk eder.
7. Kuran-ı Kerimin nasıl anlaşılacağı, özellikle usul-i fıkıh kitaplarının elfâz ve delalet bahislerinde genişçe ele alınmıştır. Ümmetin üzerinde ittifak ettiği hüküm çıkarma usulleri içerisinde esrarengiz yöntemler ve istatistikler yoktur. Aksine, normal dil kuralları çerçevesinde lafız, mana ve maksatlar dikkate alınmıştır.
8. Kuran-ı Kerimde sayısal tevafuklar varsa bile bunlardan ne bir hüküm çıkarılabilir ne de Müslümanlara pratik bir yararı olabilir... Kurandaki istatistikleri bilen bir kişi daha muttaki olmaz, daha ahlaklı olmaz, daha güçlü bir imana sahip olmaz. Rasulullah (sav) meşhur bir duasında yararsız bilgiden Allaha sığınmıştır. Bir hadis-i şeriflerinde ise kendisini ilgilendirmeyen (malayani) şeyleri terk etmesi, kişinin İslâmının güzelliğindendir buyurmuşlardır.
Sonuç olarak Kuran-ı Kerimin bir şifresi bulunduğu önyargısı bana sıcak gelmiyor, hele birilerinin çıkıp da bu şifreyi çözdüğünü iddia etmesi, sonra bir başkalarının çıkıp asıl kendisinin çözdüğünü söylemesi ise tamamen itici geliyor. Bunu, sadece dinî değil aynı zamanda sosyo-psikolojik bir sorun olarak görüyorum. Müslümanların kendine güven sorununun bu yaklaşımları beslediğini düşünüyorum. Kuran-ı Kerimde şifre olsa ne olur, olmasa ne olur? Şifreyi bulunca, aç yatan komşuma bir tas çorba mı götürdüm? Gece yarısı sıcak yatağımı terk edip iki rekât teheccüd mü kıldım? Allah için bir taş attım da kolum mu yoruldu?
Rahmetli pederimin en çok okuduğu Mehmet Akif beyitlerden biriyle sözü bağlayayım:
İnmemiştir hele Kuran, şunu hakkiyle bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
Ya, bazı kelimelere, ifade ettikleri zahiri anlamın dışında ve çoğu zaman ona aykırı batınî anlamlar izafe edilmiş; ya da bazı kelimelerin ihtiva ettikleri harflerin sayısal değerinden bir takım hükümler çıkarılmaya çalışılmıştır.
İnsanın, elindeki metne bir şifreler yumağı olarak bakması sağlıklı bir yaklaşım değildir. Özellikle, o sözün sahibi bunun apaçık bir kitap olduğunu belirtiyorsa...
Kuran-ı Kerim insanlara bir mesaj iletmek için gönderilmiştir.
kaynak
Başka kutsal metinler için sözkonusu olduğu gibi, Kuran-ı Kerim için de tarih boyunca zaman zaman literal anlamının ötesinde anlam arayışları sözkonusu olmuştur. Ya, bazı kelimelere, ifade ettikleri zahiri anlamın dışında ve çoğu zaman ona aykırı batınî anlamlar izafe edilmiş; ya da bazı kelimelerin ihtiva ettikleri harflerin sayısal değerinden bir takım hükümler çıkarılmaya çalışılmıştır. Meselâ beldetun tayyibetun ve rabbun ğafur/ hoş bir belde ve bağışlayıcı bir Rab! (Sebe, 34/15) ifadesinden 837 tarihi çıkarılmıştır ki, hicrî takvime göre İstanbulun fethi tarihidir.
Son yıllarda, bilgisayar sayesinde harflerin sayım dökümü daha da kolaylaştığından, meraklıları kendilerince çeşitli sayımlar yaparak Kuran-ı Kerimin harflerinden, kelimelerinden, sûrelerin âyet sayılarından bir takım sonuçlar çıkarmaya çalışmaktadırlar. Hatta, zaman zaman zorlamalarla yakaladıkları tevâfukları Yüce Kitabın yeni bir mucizesi olarak takdim etmektedirler.
Bu tür gayretler karşısında İslâm ümmetinde, ana hatlarıyla iki farklı yaklaşım gözlemlenmektedir:
a) Bir kesim, bu tür yeni mucizelerden etkilenip heyecanlanmakta ve bu tevafukların mutlaka bizim için işaretler taşıdığını düşünerek bunların detayını öğrenmeyi arzu etmektedir. Bunlara göre, eğer bu tevâfuklar ve işaretler asırlar öncesinde açıklanmış olsaydı, insanlar gülüp geçerlerdi; ancak içinde her şeyin ilmi bulunan Kutsal Kitap, sırlarını parça parça ifşa etmektedir ve henüz ondaki ilimlerin nihayetine ulaşılmamıştır. Kuran istatistikleri ve ondaki bazı kelimelerin sayısal değerlerinden çıkarılan sonuçlar geleceğe işaret eden şifreler taşımakta ve bu gerçek, Kuranın Allah katından olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır. Bu gibi mucizeler sayesinde müminlerin imanı pekişmekte, inkârcıların ise inkârı artmaktadır.
Yeni mucize iddialarını dillendirenlerden bazıları pervasızca bunu ben söylemiyorum, Kuran söylüyor gibi iddialı laflar ederken; bazıları da isabet ederse bu Kuranın mucizesidir; karavana çıkarsa benim kusurumdur gibi daha ölçülü ve mütevazı bir söylemi tercih etmektedir.
b) Diğer bir kesim ise yeni mucize iddialarını, özellikle 19 mucizesi ve Reşat Halifenin peygamberlik iddiasından sonra, daha bir temkinli değerlendirmeyi veya kökten reddetmeyi seçmiştir. Bunlara göre Kuran-ı Kerimin mesajı, anlamındadır, harflerini saymakla uğraşıp bunlardan sonuçlara varmaya çalışmak en azından abesle iştigaldir; hatta Kuran-ı Kerimin ruhuna ve misyonuna aykırı bir davranış biçimidir. Onun harflerinin sayısından ve dizilişinden hükümler çıkarılacağına dair ne bir âyet ne de bir hadis vardır. Bu yaklaşım tarzı Müslümanlara Kabbalist Yahudilerden intikal etmiştir ve bu anlayışla mücadele edilmesi gerekir; çünkü bidattir. Kuran-ı Kerimin tebliğcisi ve ilk yorumcusu olarak Allahın Elçisi böyle bir yöntemi bize miras bırakmamıştır. Sahabe-i Kiram da Kuran-ı Kerimi anlama ve yorumlamada böyle bir usule başvurmamışlardır.
Biz de deriz ki:
1. Kuran-ı Kerimin zahirine aykırı bir batını, batınına aykırı bir zahiri yoktur.
2. Geleceğe dair kehanette bulunmak tehlikelidir; bunu Kurana dayanarak yapmaya kalkışmak iki kez tehlikelidir.
3. Âyetlerden geçmişe dair işaretler çıkarmaya çalışmak da yararsızdır. İnsan isterse Goethenin bir şiirinden ya da Mustafa Kemalin Nutukundan da geçmişe ve hatta geleceğe dair esrarengiz işaretler çıkarabilir.
4. İnsanın, elindeki metne bir şifreler yumağı olarak bakması sağlıklı bir yaklaşım değildir. Özellikle, o sözün sahibi bunun apaçık bir kitap olduğunu belirtiyorsa... Ama bazı şiirler, şarkılar, kutsallık havası verilmiş metinler özel olarak bu amaçla yazılmış olabilirler; o metinlerden o yöntemlerle sonuç çıkarmak mümkündür. Şairlerin tarih düşürdükleri beyitler, İbn Arabi gibi müelliflerin bazı eserleri ve bazı doğu metinleri böyledir. Kuran-ı Kerim ise böyle değildir. O, insanlara bir mesaj iletmek için gönderilmiştir.
5. Bazı insanlar Kurandan kendilerince çok özel anlamlar çıkardıklarını düşünüyorlarsa ve buna inanıyorlarsa, bu yaklaşımları çok özel dairede kalmalı, umuma arz edilmemelidir. Çünkü eğer isabetsiz iseler halkı yanıltmış olurlar; yok isabetli iseler, meselenin künhüne vâkıf olamayanların kolayca inkâr etmesine sebebiyet verirler.
6. Kuran-ı Kerimden, geleceğe dair haberler, işaretler çıkarmak; zaten asırlardan beri mustarip olduğumuz kadercilik yaramızın kangren haline gelmesini intaç eder. Müslümanları irrasyonel düşünmeye sevk eder.
7. Kuran-ı Kerimin nasıl anlaşılacağı, özellikle usul-i fıkıh kitaplarının elfâz ve delalet bahislerinde genişçe ele alınmıştır. Ümmetin üzerinde ittifak ettiği hüküm çıkarma usulleri içerisinde esrarengiz yöntemler ve istatistikler yoktur. Aksine, normal dil kuralları çerçevesinde lafız, mana ve maksatlar dikkate alınmıştır.
8. Kuran-ı Kerimde sayısal tevafuklar varsa bile bunlardan ne bir hüküm çıkarılabilir ne de Müslümanlara pratik bir yararı olabilir... Kurandaki istatistikleri bilen bir kişi daha muttaki olmaz, daha ahlaklı olmaz, daha güçlü bir imana sahip olmaz. Rasulullah (sav) meşhur bir duasında yararsız bilgiden Allaha sığınmıştır. Bir hadis-i şeriflerinde ise kendisini ilgilendirmeyen (malayani) şeyleri terk etmesi, kişinin İslâmının güzelliğindendir buyurmuşlardır.
Sonuç olarak Kuran-ı Kerimin bir şifresi bulunduğu önyargısı bana sıcak gelmiyor, hele birilerinin çıkıp da bu şifreyi çözdüğünü iddia etmesi, sonra bir başkalarının çıkıp asıl kendisinin çözdüğünü söylemesi ise tamamen itici geliyor. Bunu, sadece dinî değil aynı zamanda sosyo-psikolojik bir sorun olarak görüyorum. Müslümanların kendine güven sorununun bu yaklaşımları beslediğini düşünüyorum. Kuran-ı Kerimde şifre olsa ne olur, olmasa ne olur? Şifreyi bulunca, aç yatan komşuma bir tas çorba mı götürdüm? Gece yarısı sıcak yatağımı terk edip iki rekât teheccüd mü kıldım? Allah için bir taş attım da kolum mu yoruldu?
Rahmetli pederimin en çok okuduğu Mehmet Akif beyitlerden biriyle sözü bağlayayım:
İnmemiştir hele Kuran, şunu hakkiyle bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
Ya, bazı kelimelere, ifade ettikleri zahiri anlamın dışında ve çoğu zaman ona aykırı batınî anlamlar izafe edilmiş; ya da bazı kelimelerin ihtiva ettikleri harflerin sayısal değerinden bir takım hükümler çıkarılmaya çalışılmıştır.
İnsanın, elindeki metne bir şifreler yumağı olarak bakması sağlıklı bir yaklaşım değildir. Özellikle, o sözün sahibi bunun apaçık bir kitap olduğunu belirtiyorsa...
Kuran-ı Kerim insanlara bir mesaj iletmek için gönderilmiştir.
Fatih OKUMUŞ
kaynak