Cennetin odaları ve derecelerinin farklı farklı olması

Bu konuyu okuyanlar

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
CENNETİN ODALARI


CENNETİN ODALARI VE DERECELERİNİN FARKLI FARKLI OLMASI
Şimdi cennetin odalarını (saraylarını) ve yükseklik derecelerine göre farklılıklarını düşün! Zira âhiret derece ve üstünlük yönünden çok büyüktür. Nasıl insanların zâhirî ibadetleri ile bâtınî ahlâkları arasında farklılıklar söz konusu ise, âhirette karşılarına çıkacak mükâfatta o derece farklı olacaktır. Eğer âhirette yüksek derecelere nail olmak istiyorsan kimsenin seni geçmemesi için Allah’a olan itaat ve ibadetinde gayret göster. Zaten Allah (c.c) bu hususta yarışmayı emir buyurmuştur:
“Rabbinizden bir mağfirete; Allah’a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun, yarışın.” [1]
“(Cennet nimetlerine kavuşmak için) yarışanlar ancak onun için yarışsınlar” [2]
Şaşılacak bir durumdur ki, şayet akranların ya da komşuların senden biraz fazla kazansalar veya evinden daha yüksek bir bina yapsalar gerçekten bu durum senin ağrına gider, göğsün daralır, haset etmen sebebiyle hayatın karışır.
Ebû Saîd el-Hudrî’nin (r.a) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Resûlullah (s.a.v) şöyle buyururmuştur:
“Dünya ehlinin, doğuda ve batıda, şafak attıktan sonra ufukta tek kalan yıldızı gördükleri gibi, cennet ehli de kendilerinden yukarıdaki saraylarda bulunanları seyrederler. Bu durum aralarındaki fazilet farkı sebebiyledir.”
Sahabeler, “Ey Allah’ın Resûlü! Oralar mutlaka peygamberlerindir, yoksa başka kimse ulaşamaz” dediler. Resûlullah (s.a.v),
“Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah’a yemin olsun ki, oralar Allah’a iman eden ve peygamberlerini tasdik edenlere aittir” buyurdu. [3]
Resûl-i Kibriya (s.a.v) buyurmuştur ki: “Ufukta doğan yıldızı gördüğünüz gibi cennetin alt tabaklarında olanlar da yukarıdakileri görecektir. Ebû Bekir ve Ömer de derecesi yüksek olanlardandır. Hatta orayı da aşmışlardır.” [4]
Câbir b. Abdullah (r.a) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v), “Size cennetin saraylarından bahsedeyim mi?” diye sordu. Ben, “Anamız babamız sana feda olsun! Allah’ın salât-ü selâmı üzerine olsun! Anlat yâ Resûlellah!” dedim. Şöyle anlattı:
—Cennette mücevheratın bütün çeşitleri kullanılarak yapılmış saraylar vardır. İçinden bakıldığında dışı, dışından bakıldığında da içi görünür. Orada hiçbir akla gelmeyen, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir gözün görmediği lezzetler, nimetler ve neşe verici şeyler vardır. Ben,
—Ey Allah’ın Resûlü! Bu saraylar kimin içindir? diye sordum. Buyurdu ki:
—Selâmı yayan, muhtaçları doyuran, oruca devam eden ve insanlar uyurken kalkıp namaz kılanlaradır. Bizler,
—Ey Allah’ın Resûlü, bunu yapmaya kimin gücü yeter ki? dedik. Resûlullah söyle buyurdu:
“Ümmetimin gücü yeter! Size anlatayım:
Kim bin Müslüman kardeşiyle karşılaşır ve ona selâm verir ya da verdiği selâmı alırsa selâm- yaymış olur.
Kim ehlini, ailesini, çoluk çocuğunu karınları doyana kadar doyurursa muhtaçları doyurmuş olur.
Kim ramazan orucunu ve her aydan üç günü oruçlu geçirirse oruca devam etmiş olur.
Kim de yatsıyla sabah namazını cemaatle kılarsa insanlar uykudayken namaz kılanlardan olur.” [5]
Resûlullah (s.a.v) ‘uykudaki insanlar’ tabiriyle, yahudi, hıristiyan ve mecusileri kastetmiştir.
Bir keresinde Resûlullah’a, “Adn cennetindeki hoş meskenler” [6] nasıldır? soruldu. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Orada inciden yapılmış saraylar vardır. Her sarayda kırmızı yakuttan yapılma yetmiş ev, her evde de yeşil zümrütten yetmiş oda bulunmaktadır. Her bir divan ve her divanda bütün renklerden yetmiş yatak vardır. Her yatakta bir huri eş bulunur. Her evde yetmiş sofra ve her sofrada da tüm çeşit ve renkte yemekler vardır. Her odada onlara hizmet edecek yetmiş hizmetçi bulunur.
Her sabah mümine, hanımlarıyla tekrar birlikte olabilmek için eski güç ve kuvveti tekrar verilir.” [7]


[1] Hadîd 57/21.

[2] Mutaffifîn 83/26.

[3] Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 8; Müslim, Cennet, 11; Tirmizî, Cennet, 19; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/339; Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, nr. 5459–5461.

[4] Tirmizî, Menâkıb, 14; İbn Mâce, Mukaddime, 11; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/27; Beğavî, Şerhu’s-Sünnet, nr. 3892; Ebû Yâ’lâ, el-Müsned, nr. 1178.

[5] Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliyâ, 2/404; Beyhakî, el-Ba’s ve’n-Nüşûr, nr. 279; Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, nr. 5462.

[6] Tevbe 9/72.

[7] Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 18/160; Kenânî, Tenzîhu’ş-Şerîa, 2/382; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, nr. 18769; Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 4/237; Beyhakî, el-Ba’s ve’n-Nüşûr, nr. 281.

http://www.konakdersleri.com/belge.php?bilgi=1174&konu=CENNETIN-ODALARI
 
Üst