Atatürke Değil Beyinsizliğe Karşıyım

Bu konuyu okuyanlar

braveheart.fb

Müdavim
Katılım
21 Mart 2009
Mesajlar
1,985
Reaksiyon puanı
92
Puanları
48
Defalarca tartıştığım konuyu Emre Aköz kardeşim yeniden gündeme getirdi, iyi de etti. Kendi açımızdan biz de bir kere daha toparlayalım:
Türkiye, Latin alfabesine "çağdaşlaşmak" için değil, "Batılılaşmak" için geçmiştir.
İkisi aynı şey değildir. Aynı yıllarda çağın diğer bir ucu olan Sovyetler Birliği'nde Kiril alfabesi geçerliydi. Stalin bu alfabeyi, başta Azerbaycan olmak üzere bütün "uydu eyaletlerine" de "empoze" etti.
Ama hiçbir Bolşevik, hiçbir Rus komünisti, bir tek gün bile Latin alfabesine geçmeyi aklına bile getirmedi.

Yalnızca alfabeden iki gereksiz işareti attılar, o kadar. Gazetede kullandığımız "hurufat" uygun olsaydı size örneğini de gösterirdim.
Benzer bir reformu son yıllarda Yunanistan da yaptı, artık hiçbir anlamı kalmamış "arkaik" işaretleri kaldırdı. Yirmi beş yıldır, sesli harfle başlayan kelimelerde artık "aspirasyon" işaretleri kullanılmıyor.

Fakat ister sağcı olsun ister en kızıl solcu, bir tek Yunanlı'nın aklına bir tek gün de Latin alfabesine "geçmek" gelmemiştir. Bunu önerirseniz, yüzünüze küfür yemiş gibi bakarlar. (Yunanlı dostlarımla tartışırken başıma gelmiştir, oradan bilirim.)
Yunanistan bugün Avrupa Birliği üyesidir. Hani o biriktirmeyi çok sevdiğiniz Avro banknotlarının üstünde, Yunan alfabesiyle "Evro" da yazar, epsilon, ipsilon, ro, omega...

Ne o, yoksa Avrupa Birliği de gerici mi olmuştur?
Ekonomide mucizeler yaratan Japonya da kullanmamaktadır Latin alfabesini, Çin de...
Demek ki alfabenin kalkınmayla da hiçbir ilgisi yoktur, çağdaşlaşmayla da.
Peki ne yapalım, Arap alfabesine geri mi dönelim?
Asla!

Çünkü Türkçe'ye, Latin alfabesi daha uygundur. Öğrenmesi de çok daha kolaydır.
Eh, Göktürk alfabesine dönmeyi de en azgın Türk faşisti bile önermediğine göre...
Çünkü Türkçe'mizde Arap seslerinin bazıları yoktur. İki çeşit "a", iki çeşit "h", iki çeşit "s", iki çeşit "z" bulunmaz.

Ama bizdeki "ı" ve "ğ" de Latin alfabesinde bulunmaz!
O zaman ne yapılmıştır? İcat edilmiştir.

Bunu başkaları da yapmışlardır. "Ny" sesini karşılamak için İspanya'da "n" harfinin üstüne dalgalı bir çizgi çekerler (buna "tilde" denir.) Oysa Latin kökenli diğer diller (Fransızca, İtalyanca) bunu "gn" birleşimiyle karşılarlar.
Lehçe'de, yani Polonya dilinde, "w" sesini vermek için "çentikli l", "en" sesini vermek için "çengelli e" harfi vardır.

Biz de, Latin alfabesiyle yazılan Slav dillerinde (örneğin Çekçe, Hırvatça) "ş" sesini karşılamak için harfin üstüne atılan çentiğin bir benzerini harfin bu kez altına attık. ("Ç" sesi için de böyle yaptık.)
Demek ki Latin alfabesi de, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez kutsal bir bütün değilmiş...

Öyleyse "q" bizde niçin yasak? Azeri alfabesinde var oysa. "W" niçin yasak? Kürt sesi olduğu için!... Sanki İngilizce'de yok o ses...

"X" niçin yasak? "Taksim" derken hangi sesi kullanıyorsunuz?
Bu tür "atraksiyonlardan" hoşlanmıyorsanız, niçin "ş" ve "ç" seslerini de "sh" ve "tch" olarak yazmıyorsunuz? Niçin "ö" ve "ü" yerine "oe" ve "ue" kullanmıyorsunuz?
"Bakiniz, bou djuemlei isteseidim boeyle de iazabilirdimm, shimdi kanounou tchighnemish mi oldoum?"

Sevim Burak'ın eserlerini okursanız, geçen yüzyılın başlarındaki bu "Latin alfabesiyle Türkçe yazma gayretlerinden" çok hoş ve bir o kadar da yadırgatıcı örnekler göreceksiniz...

Yazı devriminin ilk yıllarında, 1928'den aşağı yukarı 1934 yılına kadar İspanyol tildesi bizde de kullanılmıştı, "ı" harfi bugünkü gibi değil, "dalgalı çizgili bir i" olarak yazılıyordu, bunu biliyor muydunuz?

Atatürk'ün ön adını bile nasıl yazacaklarına karar verememişlerdi de uzunca bir süre "Kamal Atatürk" yazmışlardı, bunu duymuş muydunuz?

Bu satırların yazarı Atatürk devrimlerine karşı değildir. Beyinsizliğe karşıdır.

ENGİN ARDIÇ
 

fizikci

Doçent
Katılım
1 Şubat 2010
Mesajlar
798
Reaksiyon puanı
12
Puanları
18
arapcamı kulansaydık yada osmanlıcamı :D
 

icaz

Asistan
Katılım
8 Mayıs 2009
Mesajlar
243
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Latin alfabesine geçilmesi ile Türkiye de okuma yazma oranı bir anda %0 olmuştur. oldukça ilginç !!!
 

M.Şamil CAN

Müdavim
Katılım
23 Ekim 2009
Mesajlar
5,841
Reaksiyon puanı
105
Puanları
63
Derdin ne senin. Yeni bir tartışma çıkarmakmı. Git istediğin gibi X de Q de. Demeyenlere karışma...
 

bohongtw

Doçent
Katılım
5 Haziran 2009
Mesajlar
829
Reaksiyon puanı
27
Puanları
0
Derdin ne senin. Yeni bir tartışma çıkarmakmı. Git istediğin gibi X de Q de. Demeyenlere karışma...

al iste ! , evet arkadasim yazinin ana temasi "bu forumda tartisma cikarma yollari" veya "yazisinda X-Q kullanmayanlari nasil dislariz" , nasil bir anlayis, nasil bir okuma, nasil bir takintidir hayret ki hayret!
 

aXXo

Doçent
Katılım
22 Şubat 2010
Mesajlar
623
Reaksiyon puanı
39
Puanları
0
Latin alfabesine geçilmesi ile Türkiye de okuma yazma oranı bir anda %0 olmuştur. oldukça ilginç !!!

Zaten latin alfabesine geçmeden bu oran %10 un altında istatistiklere göre yani %90 ı zaten okuma yazma bilmiyor. Aslında bu daha ilginç. 600 yıllık bir imparatorluğun halkının bu kadar eğitimsiz olmasının nedeni üzerine bir düşünmek gerekir.

Harf devriminden sonra ise bu oran gittikçe yükselmiştir. Bu da yapılanın ne kadar doğru bir seçim olduğunun kanıtı.
 

yumluanarsist

Müdavim
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
12,009
Reaksiyon puanı
280
Puanları
0
Zaten latin alfabesine geçmeden bu oran %10 un altında istatistiklere göre yani %90 ı zaten okuma yazma bilmiyor. Aslında bu daha ilginç. 600 yıllık bir imparatorluğun halkının bu kadar eğitimsiz olmasının nedeni üzerine bir düşünmek gerekir.

Harf devriminden sonra ise bu oran gittikçe yükselmiştir. Bu da yapılanın ne kadar doğru bir seçim olduğunun kanıtı.

Katılıyorum. :) Yazıyı da çok talihsiz buldum cidden. Hadi hepimiz "Taxim" diyelim. :)
 

HapS

Müdavim
Katılım
23 Ocak 2008
Mesajlar
3,350
Reaksiyon puanı
63
Puanları
48
şu % 10 meselesi uyduruk bir meseledir diyelim ki doğru % 10 okur yazar sayısıyla 600 yıl hüküm sürmüş bir imparatorluk var % 90 ı okuma yazma bilen bir cumhuriyet 100. yılına girmeden çatırdamaya başladı bu ne çelişki ayrıca yukarıda arkadaşın da belirttiği gibi latin alfabesine geçildiğinde okuma yazma oranı bir anda 0 ( sıfır ) a düşmedi mi bu insanlara eziyet edilmedi mi yazar örnek vermiş alfabe değiştirmekle medeni olunmaz ilerlenmez ne oldu osmanlıdan kalan onca vesika kitap tutanak evrak belge şimdi onları okuyabiliyormusun okuyamıyorsun çevirilerinin yapılması bile yasaklanmış meydanlarda yakılmış tahrif edilmşi canım arkadaşım harf devrimini sadece harf devrimi olarak görme yazarında dediği gibi şu dk dan sonra ne arap alfabesine nede göktürk alfabesine döneriz mesele alfabe meseleside değil bunu anlamaya çalışın biraz biraz empati yapın
 

bohongtw

Doçent
Katılım
5 Haziran 2009
Mesajlar
829
Reaksiyon puanı
27
Puanları
0
Zaten latin alfabesine geçmeden bu oran %10 un altında istatistiklere göre yani %90 ı zaten okuma yazma bilmiyor. Aslında bu daha ilginç. 600 yıllık bir imparatorluğun halkının bu kadar eğitimsiz olmasının nedeni üzerine bir düşünmek gerekir.

Harf devriminden sonra ise bu oran gittikçe yükselmiştir. Bu da yapılanın ne kadar doğru bir seçim olduğunun kanıtı.


hangi istatistikler bunlar kaynak verebilir misiniz ?

"İttihat ve Terakki hükümetinin savaş öncesi yaptığı bir araştırmaya göre nüfusun yaklaşık yüzde 30-40’ı okuma yazma bilmektedir. 1895 yılına ait Osmanlı istatistiklerine göre bu sayı yüzde 60’a yakındır. Çünkü ülkenin her tarafına açılan sıbyan ve mahalle mekteplerinde çocuklara okuma yazma öğretilirdi.
Okur yazarlık oranını anlayabilmek için dergi ve gazete tirajlarına bakmak gereklidir. 1908-1914 arası çıkan gazete ve dergi sayısı 801’dir. Tiraj ise yaklaşık yüzbin dolaylarındadır. 1920-1925 yılları arsında dergi ve gazete sayısı 252’ye düşecek okur sayısı ise 40 binlerde kalacaktır. 1928 sonrasında ise gazete ve dergi sayısı toplam 50’lere düşecek okur sayısı 20 bine yaklaşacaktır. "

KAYNAK (boyle hassas konularda kaynakli konusmayi adet edinelim ki kendi suduncelerimiz yorumlarimiz kaynaklar ayri tutularak degerlendirilsin, ancak bu sekilde birbirimize satasmak , hakaretler etmekden kurtuluruz diye dusunuyorum)
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Harf devriminden sonra ise bu oran gittikçe yükselmiştir. Bu da yapılanın ne kadar doğru bir seçim olduğunun kanıtı.

Evet halk, "aa Latin alfabesine geçtik süper hadi okuma yazma öğrenelim" diye bir çaba içine girmiştir, doğru. :) Şu anda bile okuma bilmeyen binlerce vatandaş var. Bu durumda senin görüşüne göre de demek ki harf seçimi doğru değilmiş bizi geriye götürmüş.

fizikci dedi ki:
arapcamı kulansaydık yada osmanlıcamı

Yazıyı okusaydın da bari rezil olmasaydın paşam. :) Şimdi sana sorsak madem milli olması gerekir neden "Latin", yoksa Latin Türk kökenli midir?

Yazıyı beğendiğimden değil, fakat bu konu daha önce da yazıldı buralarda. Latin alfabesine geçilmesinin sebebi çağdaşlıkla zerre kadar ilgili değildir, vatandaşa yutturabilmek için adı çağdaşlık konulmuştur, kimilerince de milli devrim olarak değerlendirilme gafletine sebep olmuştur.
 

RealCeday

Asistan
Katılım
18 Ekim 2008
Mesajlar
208
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
Bence çok gereksiz bir yazı olmuş. Atatürk, zamanında gerekli olduğu için latin alfabesine geçiş yapmıştı. Şimdi q , w gibi harfler çok mu gerekli bunu dilimize sokmaya çalışıyorlar?
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Şuraya yazılan yorumların çoğunu hayretler içerisinde okuyorum. Hadi hepimiz "Taxim" diyelim, ya da ne yani dilimize Q ve W gibi harfleri mi alalım, yoksa Arap alfabesi mi kullansaydık diyen arkadaşlar; yazıdan bunları algılamanız gerçekten çok şaşırtıcı.

Yazıda bir kaç kinaye ve tariz var. Sözde Latin alfabesine çağdaşlık için geçildi. Hayır, yazıda dediği gibi, çağdaşlıkla alakası bile yok; sadece Batıyı kopya etmek için geçildi. Nitekim Atatürk "yüzü batıya dönük bir cumhuriyet kuracağız" şeklinde bir demeç vermişti basına. Yoksa şu an yazıda dendiği gibi, Japonya, Çin, Kore, Rusya, İsrail.. bunlar çağ dışı ülkeler mi? Bunların hiçbiri şu anda "Latin" alfabesi kullanmıyor. Demek ki çağdaşlık için geçildi cümlesi büyük bir yalan.

Bununla beraber, millileştirme veya "harf devrimi" olması da söz konusu değil, çünkü sonuçta "Latin" alfabesinin Türk milliyetiyle zerre kadar alakası bile yok. Doğrudan doğruya başka milletlere ait. Dolayısıyla anlaşılıyor ki millileştirme için harf devrimi yapıldı ikinci büyük yalan.

Yazar da "Taxim diyelim" veya dilimize q ve w gibi harfleri alalım demiyor, bu çağdaşlık yalanını ortaya atanların samimi olmadığını ortaya koyuyor sadece. "Madem çağdaşlıktı madem millileştirme idi, o zaman bu harfleri niye almadınız, onun yerine niye başka harfler icat ettiniz" diyor.
 

orcnd

Müdavim
Katılım
13 Ekim 2008
Mesajlar
6,394
Reaksiyon puanı
255
Puanları
63
bence harflere özgürlük gelmeli fakat eğitimde mevcut türkçe korunmalı.
 

bohongtw

Doçent
Katılım
5 Haziran 2009
Mesajlar
829
Reaksiyon puanı
27
Puanları
0
hala q,w harflerine ne gerek var da sokmaya calisiyorsunuz diyor ya :D
 

redirect

Asistan
Katılım
17 Nisan 2009
Mesajlar
247
Reaksiyon puanı
11
Puanları
0
Alfabenin değişmesi ile birlikte tarihin bütün gerçekleri karanlığa gömülmüştür. Arkadaşında dediği gibi çeviriler dahi yasaklanmıştır. Hala daha mantıksız örnek verenler var. Bugün bu alfebe birden kaldırılsa ve yerine başka bir alfebe getirilse. Proföser bile en cahilinden kalacaktır.
 

antimatter

Müdavim
Katılım
4 Mart 2009
Mesajlar
1,024
Reaksiyon puanı
14
Puanları
0
bu günkü yazısıda fena değil,
bab-ı ali de bazı öküzlerin altında buzağı aramayalım kısmı çok güzel özellikle yazıda :thumbup:
 

Overlord

Asistan
Katılım
13 Mayıs 2009
Mesajlar
113
Reaksiyon puanı
9
Puanları
18
Atıp tutanlar zerre kadar dilbilgisi ve fonolojiden haberleri yok...
Bugün kendi alfabelerini kullanan milletler her türlü uluslararası yazışmada latin alfabesini kullanmak durumundadırlar. Kimisi günlük hayatta kendi alfabesinin yanında latin alfabesini de kullanır (bkz: Japonya - "romaji"). İş eğer milliliğe gelirse yamalı arap alfabesinin kullanıldığı osmanlı alfabesinin millilikle yakından uzaktan alakası yoktur.

Neden harf devrimi yapıldığına dair basit ama açıklayıcı bir örnek:

Atatürk, 1937’de geometri kitabı yazmıştı

Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.” yerine Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir. dememizi Atatürk’e borçluyuz.

“Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.”

Osmanlıca bilmeyenlerimizin bu cümleyi anlayacağını sanmıyoruz. Bugün kullandığımız Türkçe ile yukardaki cümle şu anlama geliyor: “Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir.”1937 yılından önce öğrenciler metamatiği Osmanlıca terimlerle öğreniyorlardı. Daha doğrusu öğrenmiyorlar, ezberliyorlardı. Ta ki, Atatürk’ün bizzat yazdığı Geometri kitabında yeni matematik terimler geliştirilene kadar.



Atatürk’ün geometri kitabı

Bilimsel terimlerin Türkçeleştirilmesinde karşımıza çıkan ilk adım yine, Atatürk’ün 1936-37 kış aylarında kendisinin yazdığı ve geometri öğretiminde yol gösterici olarak tasarlanan 44 sayfalık bir geometri kitabı. Kitap, 1937’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yazar adı konmadan yayınlanmış, 1971 yılında da ikinci bir baskısı Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılmış. Kitapta yer alan, günümüzde de kullanılmakta olan pek çok terim, Atatürk tarafından türetilmiş. Atatürk’ün türettiği sözcükler ile daha önce kullanılan Osmanlıca sözcükler karşılaştırıldığında yapılan işin önemi ortaya çıkıyor. Tablodan da görülebileceği gibi bugün kullandığımız matematik terimlerinin hemen hemen tamamı Atatürk tarafından türetilmiş, başka bir ifadeyle bu sözcüklerin büyük çoğunluğu tutmuş. Atatürk’ün önerdiklerinden sadece “varsayı, pürüzma, dikey üçgen, dikey açı, tümey açı, imsiy, ökül, yüre” terimleri yerine, bugün sırasıyla “varsayım, prizma, dik üçgen, dik açı, tümler açı, benzerlik, tüm/bütün, küre” terimleri kullanılıyor.

Osmanlıcası- Atatürk’ün önerdiği

Bu’ud - boyut

mekan - uzay

satıh - yüzey

kutur - çap

nısf-ı kutur - yarıçap

kavis yay

muhit-i daire - çember mümâs - teğet

zâviye - açı

re’sen mütekabil zâviyeler - ters açılar

zâviyetan’ı mütabâdiletân-ı dâhiletan - iç ters açılar

kaaide - taban

ufkî - yatay

şâkulî - düşey

amûd - dikey

zâviyetân-ı mütevâfıkatân - yöndeş açılar

va’zîyet - konum

mustatîl - dikdörtgen

muhammes - beşgen

müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’ - eşkenar üçgen

müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn -

ikizkenar üçgen şibh-i

münharif - yamuk

mecmû - toplam

nisbet - oran

tenasüb - orantı

mesâha-i sathiyye - alan

müştak - türev

müsavi - eşit

mahrut - koni

faraziye - varsayı

hat - çizgi

mukavves - eğri

seviye - düzey

dılı - kenar

muvazi - paralel-koşut

menşur - pürüzma

hattı mail - eğik

veter - kiriş

re’s - köşe

zaviyei hadde - dar açı

hattı munassıf - açıortay

muhit - çevre

kaim zaviyeli müselles - dikey üçgen

tamamlıyan zaviye - tümey açı

murabba - kare

mümaselet - imsiy

umumi totale - ökül

küre - yüre




Atatürk'ün matematik dünyasına kazandırdığı diğer bazı terimlerden de şöyle örnekler verebiliriz;

amal-i erbaa - dört işlem

Yeni İsmi

Bölen
Bölme
Bölüm
Bölünebilme
Çarpı
Çarpan
Çarpanlara Ayırma
Çember
Çıkarma
Dikey
Limit
Ondalık
Parabol
Piramit
Prizma
Sadeleştirme
Pay
Payda
Teğet

Eski İsmi

Maksumunaleyh
Taksim
Haric-i Kısmet
Kabiliyet-i Taksim
Zarb
Mazrup
Mazrubata Tefrik
Muhit-i Daire
Tarh
Amudi
Gaye
Aşar'i
Kat'ı Mükafti
Ehram
Menşur
İhtisar
Suret
Mahrec
Hatt-ı Mümas


Ha bir de kaynaksız saçma sapan istatistik verenler şunu incelesinler...
1897 tarihli Osmanlı İstatistik Yıllığı'na göre okuryazarlık oranı %10.5'tir. 1927 nüfus sayımında değişmeyen bu oran harf


devriminden yedi sene sonra yapılan 1935 yılı nüfus sayımında %19.25, 2000 yılı nüfus sayımında ise %87.32 olarak belirlenmiştir.

Kaynak: Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı 1897, DİE, (Ankara 1997).
İstatistik Göstergeler 1935-2006, Türkiye İstatistik Kurumu
 

Turab Garip

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Bu harf devrimine Atatürk'ün geometri kitabını örnek verip dururlar hep. 100 Yıl öncesine ait kavramları bugün milletin önüne koyarsak tabii ki kimse anlamaz. Üstelik üçgenin adının müselles olmasının harf devrimi ile ne ilgisi var; gördüğünüz gibi müselles de Latin harfleriyle yazılıyor, en azından bunu düşünebilirsiniz yahu. :)

Demek ki harf devrimi biraz olduğundan farklı gösterilen bir şey. 100 yıl önce "müselles" deyince herkes anlıyordu, şu anda kimsenin anlamaması gayet doğal. Sen bugün "üçgen" kelimesinin kullanılmasını yasakla, 100 yıl sonra yetişen nesilde kimse "üçgen" ne demek bilemez tabii veya öğrenmesi zor der sana. Çünkü bütün kavramları değiştirmişsin. Bununla birlikte Atatürk'ün Matematiğe kazandırdığı kavramlar çok yerinde ve güzel; burada bunlardan bahsetmemizin sebebi harf devriminin amacı ve şeklidir.

İkinci olarak yapılan nüfus sayımlarında okuma yazma oranının değişmesine gelince; onun da harf devrimiyle alakası yok; çünkü harf değişikliği yapıldıktan sonra onlarca okuma kursu açıldı. Yani harfler değişti diye millet birden hadi hep birlikte öğrenelim diye durduk yerde okuma yazma öğrenmedi. Biraz danışıklı dövüş oluyor bu; çünkü eski alfabeyi öğreten kurslar, halk evleri olsaydı, okuma yazma oranı yine yüksek olacaktı.

Son olarak, uluslararası yazışmalarda herkes Latin harflerini kullanmak zorundadır deniliyor; hayır dünya dili olarak İngilizce kabul edilmiş olduğu için böyle bir uygulama var. Kaldı ki ortak dilleri kullanan ülkeler Latin alfabesini kullanmadan da anlaşabiliyorlar ve bunda da mahzur görmüyorlar. Örneğin Rusya, dış yazışmalarını Latin alfabesi ile yapıyor diye kendi ülkesinin alfabesini de değiştirme gereği duymuyor.

Şimdi yarın bir gün Çinliler çok oldukları için uluslararası platformlarda kendi dilini kullansalar ve dünyaya yaygınlaşsa, tutup herkes kullanıyor Çin alfabesini biz de kullanalım deyip resmi alfabemizi Çinceye dönüştürmeye mi kalkışacaksınız? Uluslararası alanda bir kısım ülkelerin Latin alfabesini kullanması, bizim kendi ülkemiz içinde kullandığımız alfabeyi değiştirmemiz gerektiği anlamına gelmiyor; nitekim Rusya, Çin, Yunanistan, İsrail, Kore, Japonya ve daha birçok "çağdaş" ülke bu saçmalığa inanmadığı için kendi alfabesini koruyor ve Latin harflerine geçmek zorunda hissetmiyor.

Bu konuda Mustafa Kemal'in şu sözünü hatırlatmak isterim: "her konuda başka milletleri kopya eden bir millet önce istikbalini sonra da hürriyetini kaybetmeye mahkumdur". Bu ilkenin "batılılar Latin kullanıyor biz de kullanalım" şeklindeki yanılgıya uygulanmamış olması da düşündürücüdür. Yani Atatürk hem bu cümleyi söyleyip hem kendisi neden kendi düşüncesini tatbik etmedi, bu da ayrı bir konudur.
 

fizikci

Doçent
Katılım
1 Şubat 2010
Mesajlar
798
Reaksiyon puanı
12
Puanları
18
Atıp tutanlar zerre kadar dilbilgisi ve fonolojiden haberleri yok...
Bugün kendi alfabelerini kullanan milletler her türlü uluslararası yazışmada latin alfabesini kullanmak durumundadırlar. Kimisi günlük hayatta kendi alfabesinin yanında latin alfabesini de kullanır (bkz: Japonya - "romaji"). İş eğer milliliğe gelirse yamalı arap alfabesinin kullanıldığı osmanlı alfabesinin millilikle yakından uzaktan alakası yoktur.

Neden harf devrimi yapıldığına dair basit ama açıklayıcı bir örnek:

Atatürk, 1937’de geometri kitabı yazmıştı

Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.” yerine Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir. dememizi Atatürk’e borçluyuz.

“Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.”

Osmanlıca bilmeyenlerimizin bu cümleyi anlayacağını sanmıyoruz. Bugün kullandığımız Türkçe ile yukardaki cümle şu anlama geliyor: “Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir.”1937 yılından önce öğrenciler metamatiği Osmanlıca terimlerle öğreniyorlardı. Daha doğrusu öğrenmiyorlar, ezberliyorlardı. Ta ki, Atatürk’ün bizzat yazdığı Geometri kitabında yeni matematik terimler geliştirilene kadar.



Atatürk’ün geometri kitabı

Bilimsel terimlerin Türkçeleştirilmesinde karşımıza çıkan ilk adım yine, Atatürk’ün 1936-37 kış aylarında kendisinin yazdığı ve geometri öğretiminde yol gösterici olarak tasarlanan 44 sayfalık bir geometri kitabı. Kitap, 1937’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yazar adı konmadan yayınlanmış, 1971 yılında da ikinci bir baskısı Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılmış. Kitapta yer alan, günümüzde de kullanılmakta olan pek çok terim, Atatürk tarafından türetilmiş. Atatürk’ün türettiği sözcükler ile daha önce kullanılan Osmanlıca sözcükler karşılaştırıldığında yapılan işin önemi ortaya çıkıyor. Tablodan da görülebileceği gibi bugün kullandığımız matematik terimlerinin hemen hemen tamamı Atatürk tarafından türetilmiş, başka bir ifadeyle bu sözcüklerin büyük çoğunluğu tutmuş. Atatürk’ün önerdiklerinden sadece “varsayı, pürüzma, dikey üçgen, dikey açı, tümey açı, imsiy, ökül, yüre” terimleri yerine, bugün sırasıyla “varsayım, prizma, dik üçgen, dik açı, tümler açı, benzerlik, tüm/bütün, küre” terimleri kullanılıyor.

Osmanlıcası- Atatürk’ün önerdiği

Bu’ud - boyut

mekan - uzay

satıh - yüzey

kutur - çap

nısf-ı kutur - yarıçap

kavis yay

muhit-i daire - çember mümâs - teğet

zâviye - açı

re’sen mütekabil zâviyeler - ters açılar

zâviyetan’ı mütabâdiletân-ı dâhiletan - iç ters açılar

kaaide - taban

ufkî - yatay

şâkulî - düşey

amûd - dikey

zâviyetân-ı mütevâfıkatân - yöndeş açılar

va’zîyet - konum

mustatîl - dikdörtgen

muhammes - beşgen

müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’ - eşkenar üçgen

müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn -

ikizkenar üçgen şibh-i

münharif - yamuk

mecmû - toplam

nisbet - oran

tenasüb - orantı

mesâha-i sathiyye - alan

müştak - türev

müsavi - eşit

mahrut - koni

faraziye - varsayı

hat - çizgi

mukavves - eğri

seviye - düzey

dılı - kenar

muvazi - paralel-koşut

menşur - pürüzma

hattı mail - eğik

veter - kiriş

re’s - köşe

zaviyei hadde - dar açı

hattı munassıf - açıortay

muhit - çevre

kaim zaviyeli müselles - dikey üçgen

tamamlıyan zaviye - tümey açı

murabba - kare

mümaselet - imsiy

umumi totale - ökül

küre - yüre




Atatürk'ün matematik dünyasına kazandırdığı diğer bazı terimlerden de şöyle örnekler verebiliriz;

amal-i erbaa - dört işlem

Yeni İsmi

Bölen
Bölme
Bölüm
Bölünebilme
Çarpı
Çarpan
Çarpanlara Ayırma
Çember
Çıkarma
Dikey
Limit
Ondalık
Parabol
Piramit
Prizma
Sadeleştirme
Pay
Payda
Teğet

Eski İsmi

Maksumunaleyh
Taksim
Haric-i Kısmet
Kabiliyet-i Taksim
Zarb
Mazrup
Mazrubata Tefrik
Muhit-i Daire
Tarh
Amudi
Gaye
Aşar'i
Kat'ı Mükafti
Ehram
Menşur
İhtisar
Suret
Mahrec
Hatt-ı Mümas


Ha bir de kaynaksız saçma sapan istatistik verenler şunu incelesinler...
1897 tarihli Osmanlı İstatistik Yıllığı'na göre okuryazarlık oranı %10.5'tir. 1927 nüfus sayımında değişmeyen bu oran harf


devriminden yedi sene sonra yapılan 1935 yılı nüfus sayımında %19.25, 2000 yılı nüfus sayımında ise %87.32 olarak belirlenmiştir.

Kaynak: Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı 1897, DİE, (Ankara 1997).
İstatistik Göstergeler 1935-2006, Türkiye İstatistik Kurumu


ellerine saglık hocam
 

oxytacin

Asistan
Katılım
16 Aralık 2008
Mesajlar
374
Reaksiyon puanı
6
Puanları
18
bir gecede bütün türkiye cahilleşmişdir daha nesini tartışıyosunuz 2. dünya savaşına bile girmedik ama savaşanlardan daha geride kaldık.
 

bilimsel72

Öğrenci
Katılım
4 Eylül 2006
Mesajlar
58
Reaksiyon puanı
1
Puanları
8
Hatırlarsanız 2008'de bir politikacımız da konuyu açan arkadaşımızın dediğine benzer
bir beyenda bulunmuş Türkçe diline geçmek halkımızda bir tramva yaratmıştır demişti. İşte bütün bu tartışmaları bitirecek güzel ama güzel bir yazı. Anlarsanız tabi...

Karacaoğlan İtalyanca konuşurdu...


Ben yürürem yane yane

Aşk boyadı beni kane

Ne akilem ne divane

Gel gör beni aşk neyledi

(Yunus, 13'üncü yüzyıl.)

*

Düşman geldi tabur tabur dizildi

Alnımıza kara yazı yazıldı

Tüfek icat oldu mertlik bozuldu

Eğri kılıç kında paslanmalıdır

(Köroğlu, 16'ncı yüzyıl.)

*

Bana kara diyen dilber

Gözlerin kara değil mi

Yüzünü sevdiren gelin

Kaşların kara değil mi

(Karacaoğlan, 17'nci yüzyıl.)

*

Yarın kavga kurulur

Öter tüfek davlumbazlar vurulur

Nice koç yiğitler yere serilir

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

(Dadaloğlu, 18'inci yüzyıl.)

*

Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm aynı zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

(Veysel, 1894 doğumluydu.)

*

Hálá diyor ki: "Atatürk travma yaşattı, dilimizi değiştirdi..."

Bu yazıdan sonra yüzyıllardır Türkçe konuşan bir topluma hala dilimizi değiştirdi diyenler olursa başka maksat ararım. Saygılar sunarım.
 

just-ice

Öğrenci
Katılım
15 Nisan 2008
Mesajlar
95
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
“Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.” kullagima en az türkcesi kadar hos geldi cümle, neden bu cümleyi türkce halinden daha kötüymüs gibi sundun, neyini begenemedin anlayamadim dogrusu. Ayrica saydigin bazi kelimeler fransizcadada var, örnegin kare, yani bunlari Atatürk türetmemistir. Birazini türetilmis, birazida alinti tahminimce. Sonuc itibari ile anlamadigim sey, Atatürkün yapacagi daha mantikli is yokmuymus, kelime türetmekten baska? Ben hala verdigin örneklerden bu latin alfabeye gecisin herhangi bir faydasini göremedim. Bize sadece zarari olmus... isterse okuma yazma bilen yüzde 1 olsun, oda gitmis... Bu arada diyorsunki dünyadaki en yaygin dillerde latin alfabesi kullaniliyor, cinliler de ögrenmek zorunda kaliyor. Eh tamamda, yarin öbürgün arapca en yaygin dil olursa peki? Neden kisitli düsünyorsun? Alfabe devrimi, sapka devrimi, kiyafet devrimi , zart zurt, gecin bunlari arkadas, hepsi sacmalik, bide ilk okulda, cocukken, bizi kandirirlardi cagdaslik bunlar diye... resmen zamaninda bati, fiziksel olarak durdurulmus, ama kürtürel olarak isgaline devam etmis, olay bundan ibaret ..
 

KOLORTA_RANGER

Asistan
Katılım
21 Ocak 2009
Mesajlar
458
Reaksiyon puanı
1
Puanları
18
Yapılanlar beğenildi veya beğenilmedi doğru veya yanlış bunları tartışarak hiçbir yere varılamaz. Yalanı veya gerçeği geride kaldı. Şimdi meşgul olmamız gereken şey bu alfabeyi veya abeceyi (bazıları alfabe diyince kızar) nasıl daha kullanışlı hale getirmektir. Batılılaşma yada çağdaşlaşma yalanlarını bu gün de duymaktayız. Elimize geçen bir şey halen daha yok. Demek ki boş işlerle uğraşıyoruz.
 

Fantoma

Müdavim
Katılım
9 Ağustos 2008
Mesajlar
2,506
Reaksiyon puanı
27
Puanları
48
Arkadaşlar, bir şeyler yazılmış, bazı fikirler yazılmış, ama ne denmek istediğini bir türlü anlayamadım.
:)
Ortaya bir Adam çıkmış, bir şeyler yapmış, arkadaşları ile bir hanedanı indirip, yepyeni bir devlet anlayışı getirmiş, ZAMANA UYGUN bazı devrimler yapmış, gerekçe olarak çağdaşlaşma demiş, batılılaşma demiş, her ne demişse, neticede bize içinde yaşadığımız, aynı dili konuştuğumuz, bir SOY'a bağlı kalmadan herkesin hür olarak seçme ve seçilme hakkı getirmiş vb. vb.
Yapan yapmış. Olmuş, bitmiş.
Laf ebeliği yerine, geçmişi eleştirip, kişileri taciz etmektense,
Ülkenin dört bit yanını kuşatmış dünya devletleriyle tekrar bir savaşa girmeden, yeni bir Meclis, veya bir yeni idare şekli kabul ettirmeğe uğraşmadan, vb. vb.
buyurun bir parti kurun, hazırdaki idarenin en üst makamına gelin, halka kendinizi sevdirin, unutulduğunu sandığınız önemli yasal, devrimsel vb değişiklikleri yapın.
Mani olan mı var?

Arkadaşlar kaynana zırıltısı gibi dönüp dönüp bina okumaktan sıkılmadınız mı?

Atatürk onu yapmış, bunu unutmuş, yalan söylemiş vb. vb.

Geçin bunları.

Modern Türk genci olarak geçin başa, siz daha iyisini yapın.

Yapabilir misiniz? Binde birini bile yapamazsınız.
Siz daha başa bile geçecek kapasiteye sahip değilsiniz. Nerede haldı halkı yönetmek.

Geçmişi, geçmişte bırakın. Hatasıyla sevabıyla.

Önünüze, geleceğe bakın.
 

sdmh

Müdavim
Katılım
22 Ağustos 2008
Mesajlar
1,108
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
Atıp tutanlar zerre kadar dilbilgisi ve fonolojiden haberleri yok...
Bugün kendi alfabelerini kullanan milletler her türlü uluslararası yazışmada latin alfabesini kullanmak durumundadırlar. Kimisi günlük hayatta kendi alfabesinin yanında latin alfabesini de kullanır (bkz: Japonya - "romaji"). İş eğer milliliğe gelirse yamalı arap alfabesinin kullanıldığı osmanlı alfabesinin millilikle yakından uzaktan alakası yoktur.

Neden harf devrimi yapıldığına dair basit ama açıklayıcı bir örnek:

Atatürk, 1937’de geometri kitabı yazmıştı

Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.” yerine Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir. dememizi Atatürk’e borçluyuz.

“Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletan mecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.”

Osmanlıca bilmeyenlerimizin bu cümleyi anlayacağını sanmıyoruz. Bugün kullandığımız Türkçe ile yukardaki cümle şu anlama geliyor: “Üçgenin iç açıları toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen, açıları birbirine eşit üçgen demektir.”1937 yılından önce öğrenciler metamatiği Osmanlıca terimlerle öğreniyorlardı. Daha doğrusu öğrenmiyorlar, ezberliyorlardı. Ta ki, Atatürk’ün bizzat yazdığı Geometri kitabında yeni matematik terimler geliştirilene kadar.



Atatürk’ün geometri kitabı

Bilimsel terimlerin Türkçeleştirilmesinde karşımıza çıkan ilk adım yine, Atatürk’ün 1936-37 kış aylarında kendisinin yazdığı ve geometri öğretiminde yol gösterici olarak tasarlanan 44 sayfalık bir geometri kitabı. Kitap, 1937’de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yazar adı konmadan yayınlanmış, 1971 yılında da ikinci bir baskısı Türk Dil Kurumu tarafından çıkarılmış. Kitapta yer alan, günümüzde de kullanılmakta olan pek çok terim, Atatürk tarafından türetilmiş. Atatürk’ün türettiği sözcükler ile daha önce kullanılan Osmanlıca sözcükler karşılaştırıldığında yapılan işin önemi ortaya çıkıyor. Tablodan da görülebileceği gibi bugün kullandığımız matematik terimlerinin hemen hemen tamamı Atatürk tarafından türetilmiş, başka bir ifadeyle bu sözcüklerin büyük çoğunluğu tutmuş. Atatürk’ün önerdiklerinden sadece “varsayı, pürüzma, dikey üçgen, dikey açı, tümey açı, imsiy, ökül, yüre” terimleri yerine, bugün sırasıyla “varsayım, prizma, dik üçgen, dik açı, tümler açı, benzerlik, tüm/bütün, küre” terimleri kullanılıyor.

Osmanlıcası- Atatürk’ün önerdiği

Bu’ud - boyut

mekan - uzay

satıh - yüzey

kutur - çap

nısf-ı kutur - yarıçap

kavis yay

muhit-i daire - çember mümâs - teğet

zâviye - açı

re’sen mütekabil zâviyeler - ters açılar

zâviyetan’ı mütabâdiletân-ı dâhiletan - iç ters açılar

kaaide - taban

ufkî - yatay

şâkulî - düşey

amûd - dikey

zâviyetân-ı mütevâfıkatân - yöndeş açılar

va’zîyet - konum

mustatîl - dikdörtgen

muhammes - beşgen

müselles-i mütesâviyü’l-adlâ’ - eşkenar üçgen

müselles-i mütesâviyü’ssâkeyn -

ikizkenar üçgen şibh-i

münharif - yamuk

mecmû - toplam

nisbet - oran

tenasüb - orantı

mesâha-i sathiyye - alan

müştak - türev

müsavi - eşit

mahrut - koni

faraziye - varsayı

hat - çizgi

mukavves - eğri

seviye - düzey

dılı - kenar

muvazi - paralel-koşut

menşur - pürüzma

hattı mail - eğik

veter - kiriş

re’s - köşe

zaviyei hadde - dar açı

hattı munassıf - açıortay

muhit - çevre

kaim zaviyeli müselles - dikey üçgen

tamamlıyan zaviye - tümey açı

murabba - kare

mümaselet - imsiy

umumi totale - ökül

küre - yüre




Atatürk'ün matematik dünyasına kazandırdığı diğer bazı terimlerden de şöyle örnekler verebiliriz;

amal-i erbaa - dört işlem

Yeni İsmi

Bölen
Bölme
Bölüm
Bölünebilme
Çarpı
Çarpan
Çarpanlara Ayırma
Çember
Çıkarma
Dikey
Limit
Ondalık
Parabol
Piramit
Prizma
Sadeleştirme
Pay
Payda
Teğet

Eski İsmi

Maksumunaleyh
Taksim
Haric-i Kısmet
Kabiliyet-i Taksim
Zarb
Mazrup
Mazrubata Tefrik
Muhit-i Daire
Tarh
Amudi
Gaye
Aşar'i
Kat'ı Mükafti
Ehram
Menşur
İhtisar
Suret
Mahrec
Hatt-ı Mümas


Ha bir de kaynaksız saçma sapan istatistik verenler şunu incelesinler...
1897 tarihli Osmanlı İstatistik Yıllığı'na göre okuryazarlık oranı %10.5'tir. 1927 nüfus sayımında değişmeyen bu oran harf


devriminden yedi sene sonra yapılan 1935 yılı nüfus sayımında %19.25, 2000 yılı nüfus sayımında ise %87.32 olarak belirlenmiştir.

Kaynak: Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı 1897, DİE, (Ankara 1997).
İstatistik Göstergeler 1935-2006, Türkiye İstatistik Kurumu

:thumbup:
Tamamen destekliyorum. Malum yazarın dilinin altındaki baklayı çıkarmasını bekliyorum
 

Overlord

Asistan
Katılım
13 Mayıs 2009
Mesajlar
113
Reaksiyon puanı
9
Puanları
18
Bu harf devrimine Atatürk'ün geometri kitabını örnek verip dururlar hep. 100 Yıl öncesine ait kavramları bugün milletin önüne koyarsak tabii ki kimse anlamaz. Üstelik üçgenin adının müselles olmasının harf devrimi ile ne ilgisi var; gördüğünüz gibi müselles de Latin harfleriyle yazılıyor, en azından bunu düşünebilirsiniz yahu. :)

Demek ki harf devrimi biraz olduğundan farklı gösterilen bir şey. 100 yıl önce "müselles" deyince herkes anlamıyordu, şu anda kimsenin anlamaması gayet doğal. Sen bugün "üçgen" kelimesinin kullanılmasını yasakla, 100 yıl sonra yetişen nesilde kimse "üçgen" ne demek bilemez tabii veya öğrenmesi zor der sana. Çünkü bütün kavramları değiştirmişsin. Bununla birlikte Atatürk'ün Matematiğe kazandırdığı kavramlar çok yerinde ve güzel; burada bunlardan bahsetmemizin sebebi harf devriminin amacı ve şeklidir.

İkinci olarak yapılan nüfus sayımlarında okuma yazma oranının değişmesine gelince; onun da harf devrimiyle alakası yok; çünkü harf değişikliği yapıldıktan sonra onlarca okuma kursu açıldı. Yani harfler değişti diye millet birden hadi hep birlikte öğrenelim diye durduk yerde okuma yazma öğrenmedi. Biraz danışıklı dövüş oluyor bu; çünkü eski alfabeyi öğreten kurslar, halk evleri olsaydı, okuma yazma oranı yine yüksek olacaktı.

Son olarak, uluslararası yazışmalarda herkes Latin harflerini kullanmak zorundadır deniliyor; hayır dünya dili olarak İngilizce kabul edilmiş olduğu için böyle bir uygulama var. Kaldı ki ortak dilleri kullanan ülkeler Latin alfabesini kullanmadan da anlaşabiliyorlar ve bunda da mahzur görmüyorlar. Örneğin Rusya, dış yazışmalarını Latin alfabesi ile yapıyor diye kendi ülkesinin alfabesini de değiştirme gereği duymuyor.

Şimdi yarın bir gün Çinliler çok oldukları için uluslararası platformlarda kendi dilini kullansalar ve dünyaya yaygınlaşsa, tutup herkes kullanıyor Çin alfabesini biz de kullanalım deyip resmi alfabemizi Çinceye dönüştürmeye mi kalkışacaksınız? Uluslararası alanda bir kısım ülkelerin Latin alfabesini kullanması, bizim kendi ülkemiz içinde kullandığımız alfabeyi değiştirmemiz gerektiği anlamına gelmiyor; nitekim Rusya, Çin, Yunanistan, İsrail, Kore, Japonya ve daha birçok "çağdaş" ülke bu saçmalığa inanmadığı için kendi alfabesini koruyor ve Latin harflerine geçmek zorunda hissetmiyor.

Bu konuda Mustafa Kemal'in şu sözünü hatırlatmak isterim: "her konuda başka milletleri kopya eden bir millet önce istikbalini sonra da hürriyetini kaybetmeye mahkumdur". Bu ilkenin "batılılar Latin kullanıyor biz de kullanalım" şeklindeki yanılgıya uygulanmamış olması da düşündürücüdür. Yani Atatürk hem bu cümleyi söyleyip hem kendisi neden kendi düşüncesini tatbik etmedi, bu da ayrı bir konudur.

Atatürk'ün geometri kitabı örnek verilmesi gereken bir eserdir kanaatimce. Harf devriminden ziyade "kavram" devrimi yapmıştır Atatürk. Bu kavramın ne olduğuna gelince, Atatürk'ün hedefi çağdaşlaşma ve gelişmiş bir toplum yaratma arzusuydu...
Nitekim bu arzunun gerçekleştirilmesi için bazı normların hayata geçirilmesi gerekiyordu. Harf devrimi de bunlardan yalnızca birisidir.

Evet bahsettiğiniz Müsellese örnek, burada laf ebeliği yapmaya gerek yok, modern Türk harfleriyle yazılabilir ama "kavram" arapça'dan türetilmiştir.

Müselles kelimesini ele alalim. Arapça okullarimizdan kaldirilmistir. Sülüs'ten müstak (türetilmis) bir kelime oldugunu ögrenin nasil bilsin? Arapça sogurucu bir dildir. Örnegin "müstesrik" "sark" kelimesinden gelmis bir kelimedir. Önüne, ortasina, arkasina birtakim heceler eklenmis. Bunun aslini bulmak bir Arapça gramer meselesidir, Okullarimizdan Arapça, Farsça kaldirilmis oldugundan, ögrenci "müselles"i öbek kelime olarak karsisinda görecektir. "Üç" aklina gelmeyecektir.

Eğitim olayına hiç girmeyelim isterseniz "yok şu kadar kurum açılmasaydı, eğitim seferberliği yapılmasaydı oranlar aynı kalırdı". E ne güzel işte... yüzlerce yıllık imparatorluk döneminde yapılmayan bir çok devrim, kısacık bir zamana sığdırılarak en zor şartlar altında gerçekleştirildi. Bunun adı devrim falan değildi, düpedüz mucize...

"Dünya dili ingilizcedir" diye bir kavram yok. "Uluslararası diplomatik dil" diye bir kavram var sapla samanı karıştırmayalım.
ve son olarak, harf devrimin kökeninde yatan neden batılılaşma yada batılı olma falan değildir. en başta söylediğim gibi öğrenilebilirliği daha kolay olan, dilimizdeki bize özel sesleri tam olarak yansıtan bir alfabedir. Aynısını ben arap harfleriyle, esreyle ötreyle üstünle de yaparım derseniz buyrun daha kolayını icra edin de görelim...

Çinliler, Japonlar, Araplar, Ruslar, israilliler ve Yunanlılar yüzyıllardır "kendi" alfabelerini kullanıyorlar ve latin alfabesine geçme ihtiyacı hisetmiyorlar demişsiniz...
o zaman size şunu söyleyeyim bu toplumların hiç biri biz Türkler gibi bir kültürel istilaya maruz kalmamışlardır. Bin küsür yıldır Ruslar hariç, "dinleri, dilleri ve kültürleri" sabit. Bu yüzden bu saydığımız toplumlar dünyada bir çok konuda diğer toplumlardan önde ve üstündürler. Dolayısıyla latin harflerini kullanmalarına gerek yoktur çünkü kendi "öz" alfabeleri dilleriyle mükemmel uyuşmaktadır.

Oysa bir de bu tarafa baktığımızda birçok şey "sonradan" üzerimize giydirilmiş, mevcut örf ve adetlerimiz tahrip edilmiş, toplumsal bütünlük gözardı edilmiş. Halk olabildiğince eğitimden ve gelişimden yoksun bırakılmış. Bahsedilen Osmanlıca ise "saray dili" olmaktan öteye gidememiş ve halkla saray arasında kronik bir kültür ve aidiyet uçurumu açmıştır.

Dediğim gibi bu sadece bir harf devrimi değildir, kıyafetleriyle, alfabesiyle, kanunlarıyla, mantalitesiyle ve toplumsal bilinciyle bir "kavram" devrimidir.
 

sdmh

Müdavim
Katılım
22 Ağustos 2008
Mesajlar
1,108
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
Arkadaşlar, bir şeyler yazılmış, bazı fikirler yazılmış, ama ne denmek istediğini bir türlü anlayamadım.
:)
Ortaya bir Adam çıkmış, bir şeyler yapmış, arkadaşları ile bir hanedanı indirip, yepyeni bir devlet anlayışı getirmiş, ZAMANA UYGUN bazı devrimler yapmış, gerekçe olarak çağdaşlaşma demiş, batılılaşma demiş, her ne demişse, neticede bize içinde yaşadığımız, aynı dili konuştuğumuz, bir SOY'a bağlı kalmadan herkesin hür olarak seçme ve seçilme hakkı getirmiş vb. vb.
Yapan yapmış. Olmuş, bitmiş.
Laf ebeliği yerine, geçmişi eleştirip, kişileri taciz etmektense,
Ülkenin dört bit yanını kuşatmış dünya devletleriyle tekrar bir savaşa girmeden, yeni bir Meclis, veya bir yeni idare şekli kabul ettirmeğe uğraşmadan, vb. vb.
buyurun bir parti kurun, hazırdaki idarenin en üst makamına gelin, halka kendinizi sevdirin, unutulduğunu sandığınız önemli yasal, devrimsel vb değişiklikleri yapın.
Mani olan mı var?

Arkadaşlar kaynana zırıltısı gibi dönüp dönüp bina okumaktan sıkılmadınız mı?

Atatürk onu yapmış, bunu unutmuş, yalan söylemiş vb. vb.

Geçin bunları.

Modern Türk genci olarak geçin başa, siz daha iyisini yapın.

Yapabilir misiniz? Binde birini bile yapamazsınız.
Siz daha başa bile geçecek kapasiteye sahip değilsiniz. Nerede haldı halkı yönetmek.

Geçmişi, geçmişte bırakın. Hatasıyla sevabıyla.

Önünüze, geleceğe bakın.
:clap:
 
Üst