TevekkÜl

Bu konuyu okuyanlar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
TEVEKKÜL

İmâm-ı Muhammed Gazâlînin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, fârisî (Kimyâ-i se’âdet) kitâbının [1281] senesinde Hindistân baskısı, beşyüzsekizinci sahîfesinde, dördüncü rükn, sekizinci aslı, aynen terceme edilerek aşağıya yazıldı:



Cenâb-ı Hakka yaklaşanların geçdiği makâmlardan biri de, tevekküldür ve derecesi çok yüksekdir.

Fekat, tevekkülü öğrenmek güc ve incedir. Yapması ise, dahâ gücdür.

Çünki bir kimse, hareketlerde, işlerde, Allahü teâlâdan başkasının te’sîr etdiğini düşünse, bu kimsenin tevhîdi, noksân olur.

Eğer, hiçbir sebeb lâzım değildir dese, islâmiyyetden ayrılmış olur.

Eğer sebebleri araya koymak lâzım değildir derse, akla uymamış olur.

Lâzımdır derse, sebebleri hâzırlıyana tevekkül etmiş olur ki, bu da tevhîdde noksânlık olur.

Görülüyor ki, tevekkülü, hem akla, hem islâmiyyete, hem de tevhîde uyacak şeklde anlamak lâzımdır.

Böyle anlıyabilmek için, derin bilgi ister.

O hâlde, herkes anlıyamaz.

Biz, önce, tevekkülün kıymetini, sonra ne demek olduğunu, dahâ sonra, nasıl elde edileceğini bildireceğiz:


Tevekkülün fazîleti:

Allahü teâlâ, herkese, tevekkülü emr eylemişdir. (Tevekkül îmânın şartıdır) meâlindeki âyet-i kerîme, bu emrlerden biridir.


Sûre-i Mâidede, 23.cü âyet-i kerîmede, (Eğer îmânınız varsa, Allahü teâlâya tevekkül ediniz!),

sûre-i Âl-i İmrânda, 159.cu âyet-i kerîmede, (Allahü teâlâ, tevekkül edenleri elbette sever),

sûre-i Talâkda, 3.cü âyet-i kerîmede, (Bir kimse, Allahü teâlâya tevekkül ederse, Allahü teâlâ, ona kâfîdir),

sûre-i Zümerde, 36.cı âyet-i kerîmede, (Allahü teâlâ, kuluna kâfî değil midir?) meâllerinde dahâ nice âyet-i kerîme vardır.

devamı..



 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst