Kazanırsanız çok sevinmeyin, kaybederseniz çok üzülmeyin..

Bu konuyu okuyanlar

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
46
Puanları
48
Sınava giren arkadaşlara geçmiş olsun.... ^^ ^^

Hayat nereden akıyor?

Bu sabah, ÖSS’de ter döken binlerce aday için olduğu kadar onlara iyi bir gelecek hazırlayabilmek amacıyla çırpınan anne babalar için de değişik bir sabah. İlk kaba ayrım, ‘kazananlar ve kazanamayanlar’ diye yapılacak.



Adayların pek azı üniversiteye gitmeye hak kazanırken çoğu elenecek... Kazanamayanlar ağır bir hüsran duygusuyla gelecek yıla hazırlanacak...

Dershanelerin yolları tutulacak, buraların azımsanmayacak paraları temin edilecek...

Bir yıl sonraki pazar sabahının bu kez farklı çıkmasına da dua edilecek...

Kazananlar için de sorun bitmeyecek... Gerçekten istediği üniversiteye girenler, kazananların neredeyse yok sayılacak kadar küçük bir kısmını oluşturacak.

Kazanıp da istediği yere gidemeyenler ise asıl büyük kalabalığı teşkil edecek.

* * *

Türkiye’de 20 küsur milyon insan çalışır. Bunun neredeyse yüzde 80’i mesleksiz...

Çünkü bizlerin ortalama okula gitme süresi çok düşük...

İlkokul dörtten terk düzeyindeyiz... Böyle bir toplumda ‘meslek bilincinin’ olması ise mucize... Yetişilen evlerde meslekliler öyle az ki bu bilincin toplumda oluşması pek beklenemez...

Sınavda ter döken çocuklarımızın ezici bir kısmı da mesleğini bilinçle seçmiyor.

Bilinçli bir tercih yapması için meslek kavramını ve o mesleğin yetkin örneklerini büyüteç altına alması gerekir... Örneğin ‘endüstriyel tasarımcı’ olmak istiyorsan, bu meslek erbabının ne yaptığını, nasıl yaşadığını, ne kadar para kazandığını, nasıl bir sosyal ortamda hayatını sürdürdüğünü izlemek gerek... İstediğin mesleğin başarılı bir örneği nasıl yaşar bilmeden, böyle bilinçli bir tercih yapmak pek mümkün değil... Bizde de böyle bir gelenek yok.

* * *

Ama asıl söylemek istediğim bu değil...

Her ne kadar bir milyon insan ‘meslek sahibi’ olmak için üniversiteye girme kavgası verse de artık ‘meslek’ kavramı bitiyor...

Meslek, sanayi döneminin bir kavramı... Her şeyin tanımlandığı, standartlaştırıldığı, herkesin aynı işi bir ömür yaptığı, mesleğin edinilmesi için üniversite eğitiminin yettiği dönemler artık dünde kalıyor, yarının anlayışı çok farklı...

Bir meslekle yaşamın sürüp gidemeyeceği farklı bir noktaya ilerlemekteyiz.

H H H

Dün her şey standarttı çünkü kol gücüyle çalışırdık...

Bugün ise ‘beyin’, zenginliğin özünü oluşturur hale geldikçe, bir tek meslek edinmenin yerini, yaratıcılığın sürekli olacağı ‘beceriler bütünü’ alıyor...

Bir işi nasıl yapacağını öğrenmek değil, beyinsel yaratıcılığını kullanabileceğin alanların tümüne göre hazırlanmak söz konusu...

Microsoft Şirketi’nin, Boeing fabrikasından daha değerli olduğu bir dünyada, gençlerimizin sürekli değer ve zenginlik yaratan bir beyne sahip olmaları ve bilgilerini kendi yetenekleri doğrultusunda kullanmaları, yeni hedefi oluşturuyor.

Dünyada da eğitim bu yönde seyredecek. Eski okulların yerini yaratıcılığı kışkırtan bir anlayış alacak...

* * *

Türkiye ile çağdaş düzey arasındaki fark kendini burada gösteriyor...

Bizde sanayi döneminin alamet-i farikası olan ‘meslek’ henüz yaygınlaşmış değil... Dünün kalıplarına bile erişememişiz.

Üniversite sınavında yaşam çemberinden başarıyla geçmeye çalışanlar, aslında düne ait bir ölçüyü yakalama azminde...

Dünyada ise meslek bitiyor...

Yaratıcılık ve bunun uygulanacağı beceri alanları esas alınıyor...

Bir meslek yerine, başarılı olacağın alanların tümünü içeren daha geniş bir uygulama alanına göre şekillenmek yeni eğitimi oluşturuyor...

* * *

Bunları hep yazıp söylüyorum.

Ama dün öğleden sonra baktım, etrafımda sınava hazırlanan çocuklarıyla yakınlarının birlikte oluşturduğu bir endişe çemberi var...

O nedenle bir kez daha tekrarlamayı uygun buldum.

Özetle söylemek istediğim şu:


Çünkü hayat sizin ömrünüzün içinde daha bir başka akacak...

Çoktandır bunun hazırlığında çünkü...

* * *

Geçen sene yazdığım ‘ne üzülün, ne de sevinin’ başlıklı bu yazıyı yeniden yayınlıyorum.

Çünkü...

Hayatlar için esas meselenin sadece bugünkü sınav olmadığını özellikle hocaların sürekli tekrarlaması gerekli...

Esas mesele, hayatın nereden nereye aktığını doğru kestirebilmek.

Esas pusulayı o oluşturmakta...

O pusulayı iyi okuyan esas kazanan oluyor, okuyamayan ise üstelik neden kaybettiğini de anlamadan kaybediyor.


Mehmet Altan / star
 

WaterBoy

Profesör
Katılım
24 Eylül 2007
Mesajlar
2,751
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Doğru bu sınav hayatın ne başlangıcı ne de sonu...
 

*SiRiNe*

Dekan
Katılım
22 Kasım 2007
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Son nefesimizi verene kadar ne başlangıçlar ne sonlar biter... Hayat zaten kendisi bir sınav değil midir...?

Paylaşım için teşekkürler.
 
Üst