gs_kadir
Profesör
- Katılım
- 5 Ocak 2011
- Mesajlar
- 4,263
- Reaksiyon puanı
- 8
- Puanları
- 218
Yıldız Savaşları, Batman Başlıyor, Schindlerin Listesi, Taken gibi filmlerin ünlü aktörü Liam Neeson, Takenın devam filmini İstanbulda çekiyor. Hiç kapris yapmayan, güvenlik de istemeyen Neesonun başrolde olduğu filmin Türkiye çekimleri 8 milyon dolara mal oldu
Eminönünün ara sokaklarında bir iş günü. Normal seyrinde olduğu söylenemez. Mercan Silahçılar bölgesinde sokakta ırmak gibi akan kabloları takip ederseniz, önce kulağınıza Fransızca, İngilizce konuşmalar çalınmaya başlıyor. Sonra da kendinizi büyük bir aksiyon filminin setinde buluyorsunuz. İrlandalı ünlü aktör Liam Neeson, yönetmen Olivier Megaton ve ekibi, Mercandaki Akgümüş Handa film çekiyorlar. 30u yabancı, gerisi Türk 250 kişilik bir ekiple birlikte. Sırf Türkiye çekimleri 8 milyon dolara mal olan bir film...
İlkinden daha fazla aksiyon
Çekilen film, 2008 yapımı Takenın gelecek yıl bu zamanlarda vizyona girmesi beklenen devam filmi. İlk filmde olduğu gibi ikinci film Taken 2de de başrolde Yıldız Savaşları/Star Warsun Qui-Gon Jinni, Batman Başlıyor/Batman Beginsin Henri Ducardı, daha da eskilere gidersek Schindlers Listin Oskar Schindleri ve tabii ki Michael Collinsin ana karakterini canlandıran Liam Neeson var.
Yapımcı ve senaristte de değişiklik yok: Son dönemde yapımcılık kariyerine ağırlık veren Leonun yönetmeni Luc Besson, bu filmin de yapımcısı... İlk filmde kaçırılan kızını bulmaya çalışan eski CIA ajanı baba (Neeson), kızına kavuşmuştu. Bu kez de İstanbulda başına bir şeyler gelecek. Bilgiler sınırlı. Zira ekibin anlaşmaları dolayısıyla bu tür büyük prodüksiyonlarda konu son dakikaya kadar saklı tutuluyor. Alt katında atölyelerin bulunduğu, eski ve çok özel bir dokusu bulunan Akgümüş Hana ilk girdiğimizde, bir sahnenin çekimi sürüyor. Fransızca, Türkçe ve İngilizce tekrarlanan sessizlik uyarısından sonra bu sahnede silah var mı diye bir soru duyuyoruz.
Liam Neesonı karşıda sütunların arkasından çıkarken gördüğümüzde bu soru cevabını buluyor: Sahnede silah var. Aslında muhtemelen çoğu sahnede silah var, zira bu filmin aksiyonunun ilkinden daha fazla olduğu rivayet ediliyor.
Çekimler sırasında konuşmuyor
Akgümüş Handaki çekim, bu ekibin İstanbuldaki 39. çekim günü. Bir hafta daha buradalar. Bu kadar uzun çekim yapmaları normal: Filmin büyük bölümü İstanbulda geçecek. Daha önce Balat, Galata Köprüsü, Süleymaniyenin önü, İstanbul Üniversitesi derken pek çok yerde çekim yapılmış. Set prodüksiyonunu üstlenen, Karma Filmden Diloy Gülünden bilgi alıyoruz. Liam Neeson, bu kadar kalabalık yerlerde tanınmadı mı, rahat çalışabildi mi? Hayır, tanınmamış.
Birkaç kişi, Schindlers Listteki adam değil mi? diye sormuş ama anlaşılan bu ihtimalin üzerinde pek durmamışlar. Zaten çekim dışı zamanlarda varlığını çok öne çıkaran bir aktör değil Liam Neeson. Film çekimi sırasında konuşmama gibi bir prensibi olduğundan, kendisini uzaktan izlemekle yetinmek gerekiyor. Kasılarak yürümüyor, sakin gözüküyor, ciddiyetle işini yapmaya odaklanmış bir hali var. Diloy Gülünden öğrendiğimize göre hiç kaprisi yokmuş. Özel güvenlik de istememiş.
Neden İstanbul?
Filmin çekimlerine verilen öğle arasında yakaladığımız yönetmen Megaton, Luc Bessonun senaryosunu gördüğünde filmi İstanbulda çekeceklerine çok sevindiğini anlatıyor:
Luc Besson, asıl aksiyonun İstanbulda geçeceğini söyledi. İstanbulda dört yıl önce birkaç sahne çekmiştim ve çok sevdiğim bir şehir olmuştu. Mekânları, insanları ve genel havayı çok sevmiştim.Taken 2nin de burada geçecek olması güzel bir sürpriz oldu.
Yönetmen, ilk kez geçen yıl, Haziran ayında mekân bakmak için İstanbula geldiğini söylüyor. Üç ay her yeri gezdik, inanılmaz yerler keşfettik. Böyle bir film çekerken yönetmen olmak daha da güzel oluyor. Çünkü diğer insanların hayatları boyunca göremeyecekleri şeyleri görme imkânı elde ediyorsunuz. Filmler bir dönem için bir hayatı yaşamak gibi diyor.
Süleymaniyenin önü gibi turistik mekânların hemen akla gelebileceğini, Akgümüş Han gibi müthiş ama şehre en hâkim İstanbullunun bile gözünden kaçabilecek yerleri nasıl bulduklarını sorunca Megaton, Mekânlarım konusunda çok özenliyim. Bunların çok grafik ve estetik olmasına dikkat ederim. İlk birkaç hafta sonra etrafta yürümeye başladık. Ve bunun gibi yerler keşfettik. Ne zaman yeni bir yere gelsem dışarı çıkıp birkaç saat yürürüm diye cevap veriyor.
Luc Bessonun devam filmi için niye İstanbulu seçtiğinden ise pek emin değil. Şu tahminde bulunuyor: Pek fazla kullanılmamış bir şehir olması önemli olabilir diye düşünüyorum. Sanırım Luc Bessonun dikkat ettiği de bu oldu.
Büyük bütçeli, yıldız oyunculu, 250 kişilik bir setin nasıl işlediğine gelirsek, bir fabrika, bir saat gibi benzetmeler akla geliyor. Herkes işinde gücünde, hiçbir ses yükselmiyor. Ekip ne yapacağını o kadar iyi biliyor ki, nereye gideceğinizi, ne yapacağınızı şaşıyorsunuz. Ama sorarsanız, nerede duracağınızı söyleyecek bir sorumlu da var tabii ki.
http://sanat.milliyet.com.tr/istanb...ema/haberdetay/15.12.2011/1476161/default.htm
Eminönünün ara sokaklarında bir iş günü. Normal seyrinde olduğu söylenemez. Mercan Silahçılar bölgesinde sokakta ırmak gibi akan kabloları takip ederseniz, önce kulağınıza Fransızca, İngilizce konuşmalar çalınmaya başlıyor. Sonra da kendinizi büyük bir aksiyon filminin setinde buluyorsunuz. İrlandalı ünlü aktör Liam Neeson, yönetmen Olivier Megaton ve ekibi, Mercandaki Akgümüş Handa film çekiyorlar. 30u yabancı, gerisi Türk 250 kişilik bir ekiple birlikte. Sırf Türkiye çekimleri 8 milyon dolara mal olan bir film...
İlkinden daha fazla aksiyon
Çekilen film, 2008 yapımı Takenın gelecek yıl bu zamanlarda vizyona girmesi beklenen devam filmi. İlk filmde olduğu gibi ikinci film Taken 2de de başrolde Yıldız Savaşları/Star Warsun Qui-Gon Jinni, Batman Başlıyor/Batman Beginsin Henri Ducardı, daha da eskilere gidersek Schindlers Listin Oskar Schindleri ve tabii ki Michael Collinsin ana karakterini canlandıran Liam Neeson var.
Yapımcı ve senaristte de değişiklik yok: Son dönemde yapımcılık kariyerine ağırlık veren Leonun yönetmeni Luc Besson, bu filmin de yapımcısı... İlk filmde kaçırılan kızını bulmaya çalışan eski CIA ajanı baba (Neeson), kızına kavuşmuştu. Bu kez de İstanbulda başına bir şeyler gelecek. Bilgiler sınırlı. Zira ekibin anlaşmaları dolayısıyla bu tür büyük prodüksiyonlarda konu son dakikaya kadar saklı tutuluyor. Alt katında atölyelerin bulunduğu, eski ve çok özel bir dokusu bulunan Akgümüş Hana ilk girdiğimizde, bir sahnenin çekimi sürüyor. Fransızca, Türkçe ve İngilizce tekrarlanan sessizlik uyarısından sonra bu sahnede silah var mı diye bir soru duyuyoruz.
Liam Neesonı karşıda sütunların arkasından çıkarken gördüğümüzde bu soru cevabını buluyor: Sahnede silah var. Aslında muhtemelen çoğu sahnede silah var, zira bu filmin aksiyonunun ilkinden daha fazla olduğu rivayet ediliyor.
Çekimler sırasında konuşmuyor
Akgümüş Handaki çekim, bu ekibin İstanbuldaki 39. çekim günü. Bir hafta daha buradalar. Bu kadar uzun çekim yapmaları normal: Filmin büyük bölümü İstanbulda geçecek. Daha önce Balat, Galata Köprüsü, Süleymaniyenin önü, İstanbul Üniversitesi derken pek çok yerde çekim yapılmış. Set prodüksiyonunu üstlenen, Karma Filmden Diloy Gülünden bilgi alıyoruz. Liam Neeson, bu kadar kalabalık yerlerde tanınmadı mı, rahat çalışabildi mi? Hayır, tanınmamış.
Birkaç kişi, Schindlers Listteki adam değil mi? diye sormuş ama anlaşılan bu ihtimalin üzerinde pek durmamışlar. Zaten çekim dışı zamanlarda varlığını çok öne çıkaran bir aktör değil Liam Neeson. Film çekimi sırasında konuşmama gibi bir prensibi olduğundan, kendisini uzaktan izlemekle yetinmek gerekiyor. Kasılarak yürümüyor, sakin gözüküyor, ciddiyetle işini yapmaya odaklanmış bir hali var. Diloy Gülünden öğrendiğimize göre hiç kaprisi yokmuş. Özel güvenlik de istememiş.
Neden İstanbul?
Filmin çekimlerine verilen öğle arasında yakaladığımız yönetmen Megaton, Luc Bessonun senaryosunu gördüğünde filmi İstanbulda çekeceklerine çok sevindiğini anlatıyor:
Luc Besson, asıl aksiyonun İstanbulda geçeceğini söyledi. İstanbulda dört yıl önce birkaç sahne çekmiştim ve çok sevdiğim bir şehir olmuştu. Mekânları, insanları ve genel havayı çok sevmiştim.Taken 2nin de burada geçecek olması güzel bir sürpriz oldu.
Yönetmen, ilk kez geçen yıl, Haziran ayında mekân bakmak için İstanbula geldiğini söylüyor. Üç ay her yeri gezdik, inanılmaz yerler keşfettik. Böyle bir film çekerken yönetmen olmak daha da güzel oluyor. Çünkü diğer insanların hayatları boyunca göremeyecekleri şeyleri görme imkânı elde ediyorsunuz. Filmler bir dönem için bir hayatı yaşamak gibi diyor.
Süleymaniyenin önü gibi turistik mekânların hemen akla gelebileceğini, Akgümüş Han gibi müthiş ama şehre en hâkim İstanbullunun bile gözünden kaçabilecek yerleri nasıl bulduklarını sorunca Megaton, Mekânlarım konusunda çok özenliyim. Bunların çok grafik ve estetik olmasına dikkat ederim. İlk birkaç hafta sonra etrafta yürümeye başladık. Ve bunun gibi yerler keşfettik. Ne zaman yeni bir yere gelsem dışarı çıkıp birkaç saat yürürüm diye cevap veriyor.
Luc Bessonun devam filmi için niye İstanbulu seçtiğinden ise pek emin değil. Şu tahminde bulunuyor: Pek fazla kullanılmamış bir şehir olması önemli olabilir diye düşünüyorum. Sanırım Luc Bessonun dikkat ettiği de bu oldu.
Büyük bütçeli, yıldız oyunculu, 250 kişilik bir setin nasıl işlediğine gelirsek, bir fabrika, bir saat gibi benzetmeler akla geliyor. Herkes işinde gücünde, hiçbir ses yükselmiyor. Ekip ne yapacağını o kadar iyi biliyor ki, nereye gideceğinizi, ne yapacağınızı şaşıyorsunuz. Ama sorarsanız, nerede duracağınızı söyleyecek bir sorumlu da var tabii ki.
http://sanat.milliyet.com.tr/istanb...ema/haberdetay/15.12.2011/1476161/default.htm